Sokak Köpekleri - Göktan Eker https://www.goktaneker.com Polis ve Askeri Köpek Eğitim Uzmanı - K9 Trainer Göktan Eker's Blog Tue, 15 Aug 2023 09:44:02 +0000 en-US hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.3 Köpek Saldırısı Haberleri https://www.goktaneker.com/2023/08/15/kopek-saldirmasi-haberleri/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-saldirmasi-haberleri Tue, 15 Aug 2023 09:41:37 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3840 Orjinal yazı yazı 4p1k dergisi için yazılmıştır. Yine bir köpek saldırısı haberi ile sarsıldık.  Konunun bu kadar yüksek  perdede dile getirilmesi ise saldırıya uğrayan hanımefendinin üstdüzey bir bürokratın akrabası olması.[...]

The post Köpek Saldırısı Haberleri first appeared on Göktan Eker.

]]>
Orjinal yazı yazı 4p1k dergisi için yazılmıştır.

Yine bir köpek saldırısı haberi ile sarsıldık. 

Konunun bu kadar yüksek  perdede dile getirilmesi ise saldırıya uğrayan hanımefendinin üstdüzey bir bürokratın akrabası olması.

Sahipli veya sahipsiz köpeklerin saldırı haberlerine gün geçmiyor ki yenisi eklenmesin Ancak çözüm için halen bir adım atılmış değil.

Daha önce köpeklerin saldırma sebepleri ile ilgili dergimizde de yayınlanmış bir  yazıyı kaleme almıştım, ancak sorunun  çözüm, ile halen bir adım atılmaması üzerine  sorunun tespiti ve çözüm önerileri ile ilgili bu yazıyı tekrar kaleme almak istedim. http://www.goktaneker.com/2022/04/29/kopeklerde-saldirganlik/

Kedi ve Köpeklere mikroçip zorunluluğun getirilmesini oldukça önemli bir adım olarak görmekle beraber  bu uygulamanın sahipsiz hayvan sorunu çözümüne ve köpek saldırıları sorununa  pratikte maalesef büyük bir etkisi yok. Ülkemizin sorunu halen bir evcil hayvan politikasının olmaması, belirlenecek  politika çerçevesinde halen bir sistem kurulmamış olması

Tekrar konumuza dönmek gerekirse Köpek saldırılarını 2 başlıkta ele almak ve çözüm önerilerini bu başlıklar altında incelemenin sorunu tanımlama ve çözüm için bir adım atma açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

1-) Sahipli Köpek Saldırıları

2-) Sahipsiz köpek saldırıları 

SAHİPLİ KÖPEK SALDIRILARI

Sahipli köpek saldırılarının sadece insanları değil diğer sahipli köpekleri ve başka hayvanları da olumsuz etkilediğini söylemek gerekiyor.


-Ülkede köpek sahipliği ile ilgili ne yazık ki bir mevzuat yok. Bir çok batı ülkesindeki gibi köpek sahibi ( kedi vb gibi diğer evcil hayvanlar da dahil ) olmak isteyenlerin hayvanı sahiplenmeden önce eğitim alması zorunlu olmalı.

-İnsanlar aldığı eğitimi belgeleyen evrak ile yine yetiştiricilerden veya barınaklardan köpeği ancak bu evrak ile sahiplenmeli. Böylece sorunlu davranışları raporlanmış köpeklerin nasıl üretildikleri , nasıl yetiştirildikleri, nasıl eğitildikleri takip edilebilir, sistemdeki hatalar geri bildirim alınarak düzeltilebilir. 

-Belirli ırkların sahipliği için ( gücü istismara açık ırklar ) ruhsat getirilmeli. Bu köpeklere SKS- Sosyal Köpek Sınavı ve TYS Toplumsal Yaşama Uyum Sınavı gibi sınavlar mecburi tutulmalı. Ruhsata tabi ırklar için ayrıca belirli periyotta Mizaç Sınavı zorunlu olmalı.

-Yavru köpek sahiplenen kişilerin yavru köpek eğitim ve sosyalizasyon eğitimleri mecburi olmalı ( insan çocuklarında ilk öğretim zorunluluğu gibi). batı ülkelerinin bir çoğunda yavru köpek almak isteyenler için bu sistem mecburi.

-Primitif karakterde olan köpekler örneğin haberdeki çoban köpeği gibi köpeklerin davranışsal ve eğitim seviyesi muhakkak belgelendirilmeli aksi takdirde şehirlerde bu ırklar olmamalı. Yüzlerce hatta binlerce yıldır koyunla birlikte yaşayan ve onları yabani hayvandan korumakla mükellef bir köpeği şehirlere getirmek son derece yanlış. bırakın köpek çiftlik hayvanlarının yanında görevini yapsın. Hatta belirli sayıda küçükbaş hayvanı olmayanların bu tip köpekleri sahiplenmesi bile engellenmeli. 

-Koruma ihtiyacınız mı var ? Köpeğinizin koruma görevi üstlenmesini mi istiyorsunuz ki her köpek bu eğitimi alamaz , bu da belgelendirilmeli. Köpeği inşaatın önüne bağlamak bir güvenlik görevini yerine getirmesi açısından ülkemizde çokça uygulanan bir durum ancak son derece yanlış. Köpeğin bir alanda koruma görevi yapması isteniyorsa o alanın etrafının tamamen çevrili olması ve köpeğin serbest olması sağlanmalı. Bağlama ancak belirli şartlarda uygulanabilmeli.

-Köpeğin eğitimi sahibinin eğitimi ile başlar , bu eğitimleri almayan belirli bilince ulaşmayan insanlar köpek sahibi olmamalı.

-Köpek yetiştiricileri de aynı batı toplumlarında olduğu gibi hobi yetiştiricisi , mikro yetiştirici ve ticari yetiştirici sınıflarında ayrı ayrı ruhsatlandırılmalı( halihazırda ticari yetiştiricilik ruhsatlandırılmaktdır) Barıda pek tercih edilmeyen icari yetiştiricilik neyazık ki ülkemizde belgelendrilmiş, köpeklerine  ev halkının bir parçası gibi davranarak yetiştiricilik yapanlar ve ırka özgü yetiştiricilik yapanlar göz ardı edilmiştir. Bunun yerine popüler bir çok ırk köpeği çiftliğe doldurup üretenler ruhsatlandırılmıştır.http://www.goktaneker.com/2022/09/17/etik-kopek-yetistiricilerine-gereksinimin-nedeni/

-Köpek yetiştiriciliği kinoloji adı verilen multidisipliner bir sistemdir. dünyanın hemen hemen tüm modern  ülkelerinde olduğu gibi FCI şecere sistemi benimsenmeli ve acilen merdiven altı köpek üretimi engellenmelidir. Köpek yetiştirmek içerisinde genetik davranış ölçme değerlendirme ( dog showlar ve sınavlar ) olan bir sistemdir. Bu sistem köpeğin insan ile birlikte mutlu yaşaması üzerine kurulmuştur.

-Sadece ticari kaygılar ile yapılan yetiştiricilik özellikle davranış sorunları açısından ülkede yaşanan sorunun parametrelerinden biridir. Merdiven altı yetiştiricilik sokak köpeği sorunun da nedenlerinden biri , her aşaması ile hayvan refahı açısından da bir faciadır. 

2-) SAHİPSİZ KÖPEK SALDIRILARI

-Sahipsiz köpekleri morfolojik açıdan incelediğimizde büyük ölçüde çoban köpeği melezleri , daha düşük ölçüde av köpekleri ve ırk köpeklere benzer köpekleri  ve melezlerini görürsünüz.

-Bu durum sorunun çözümü ile ilgili adımın ilk olarak kırsal bölgede popülasyon kontrolünün başlaması anlamına gelmektedir. http://www.goktaneker.com/2022/10/05/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/

-Zira mikroçip zorunluluğu çıktığında köpeğine evladı gibi bakanların hemen kayıt yaptırdıklarını görebilirsiniz.Ancak kırsalda halen kayıt altına alınmamış köpeklerin üremeye devam ettiğini görebiliyoruz. 

-Şehirlerin bazı bölgelerinde ve şehir dışlarında oluşan sürüleşme ve sürü psikolojine bağlı olarak saldırı olayları ne yazık ki çokça yaşanmaktadır.

-Sürüleşerek insan ile sosyal teması azalan köpeklerde insanlara karşı saldırganlık gözlemlenmesi köpek açısından bakıldığında son derece normaldir. Zira insana ihtiyaç duymadan besine ulaşmakta, yeteri kadar sosyal temas bulunmadığı için de yaşadığı alanlar ve kaynakları açısından insanı tehdit olarak görebilmektedirler.

-İnsanla yeteri kadar sosyal iletişi olmayan köpeklerin adeta tersine evrim gibi evcil olma durumundan yarı vahşi bir yaşam formuna dönüştüklerini de görebiliyoruz.

-Sahipli hayvanların saldırıları ile ilgili köpek sahipleri sorumlu tutulabilmekle beraber sahip hayvan saldırısı sonucu mağdur olan kişilerle ilgili halen gerekli idari ve hukuki altyapı oluşturulamamıştır.

-Sahipsiz hayvanlarla ilgili olarak en acil atılması gereken adım kırsal bölgelerde köpek sahip ilintisinin kurulması, ulusal topyekün kısırlaştırma kampanyası  ve üretim yeterlilik belgesine sahip olmayan köpeklerin üretiminin engellenmesi.

-Ülkede sayıları hiç de azınsanmayacak kadar çok hayvansever ve hayvan koruma gönüllüleri ve organizasyonları var , devletin kurumsal olarak bu organizasyonları muhattap alması ve denetlemesi son derece önemli olmakla beraber ,  diğer taraftan bakıldığından sadece gönüllü olan birey ve organizasyonlara tesis, tesis yönetimi ve benzeri konularda destek verilmesi devletin barınak sayısını gönüllülere de sorumluluk vererek arttırması bu sürüleşme ve tehlikeli davranışlar sergileyecek köpeklerin kontrol altına alınmasında son derece etkin olabilecektir.

SİSTEMSEL SORUN !

Ölümcül köpek saldırılarına baktığımızda karşımıza çıkan tablo yanlış yetiştirilen ve eğitilen sahipli köpeklerin saldırı ve hasar oranlarının çok daha fazla olduğunu, bununla birlikte sürüleşmiş olan sahipsiz köpek saldırılarının da daha ölümcül sonuçlara sebebiyet verdiğini gösteriyor.

yazımın yukarıdaki bölümlerinde bu iki ana sorun ve çözümlere odaklanmaya çalıştım ancak sorunumuz daha çok sistemsel , yani ülkemizde bir evcil hayvan politikası bulunmaması merkezi ve yerel planlamalar yapılmaması.

Evcil hayvanalrla ilgili olarak acilen Tarım bakanlığı bünyesinde bir Evcil Hayvan Daire Başkanlığı ( ya da Genel müdürlüğü ) kurulmalı , tüm muhattapları ile birlikte ulusal politikalar belirlenmelidir.

The post Köpek Saldırısı Haberleri first appeared on Göktan Eker.

]]>
TV 24- SOKAK HAYVANLARI RÖPORTAJI https://www.goktaneker.com/2022/11/18/tv-24-sokak-hayvanlari-roportaji/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=tv-24-sokak-hayvanlari-roportaji Fri, 18 Nov 2022 08:21:07 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3807 Sahipsiz Hayvanların çöplüklerde , doğal yaşama zarar verdikleri orman kenarlarında özgürlük adı altında sefalet içinde yaşamalarını uygun bulmuyorum. Çocukların özgürce sokaklarda oyun oynayamadığı , engelli arkadaşlarımızın , yaşlıların sürüleşmiş hayvanlar[...]

The post TV 24- SOKAK HAYVANLARI RÖPORTAJI first appeared on Göktan Eker.

]]>

Sahipsiz Hayvanların çöplüklerde , doğal yaşama zarar verdikleri orman kenarlarında özgürlük adı altında sefalet içinde yaşamalarını uygun bulmuyorum.

Çocukların özgürce sokaklarda oyun oynayamadığı , engelli arkadaşlarımızın , yaşlıların sürüleşmiş hayvanlar yüzünden sokaklarda korku yaşadığı ve hayatını kaybettiği bir ortam nasıl kabul edilebilir ?

Bakanlık genelgesine göre 2022 sonuna kadar tüm sahipli hayvanların Tarım İl Müdürlüklerine Kayıt zorunluluğu var. Bu süre sonunda üretim yeterlilik kriterine haiz olmayan hiç bir köpeğin üremesine izin verilmemeli , şeceresiz üretim engellenmeli , merdiven altı tabir edilen sistem cezalandırılmalı.

Sefalet içinde yaşayan , sürüleşip tehlike saçan tüm köpekler TOKİ eli ile İnşa edilen Doğal Yaşam Merkezlerine alınmalı ( İstanbul Beykoz , Bursa Osmangazi örneği. )

Hayvan koruma gönüllülük eğitimi alanların barınaklara giriş çıkışı engellenmemeli , gönüllü insan kaynakları doğru yönetilmeli.

Haydi polisi , izinsiz , kayıtsız , üretim yeterlilik belgesi olmayan , şeceresiz üretim yapanlara işlem yapmalı , hayvanlara kötü muamele işkence kesinlikle yatar cezalı olmalı.

Sahipli köpeklerin verdiği zararlar , müteselsil sorumluluk kapsamına alınmalı ve sahibe ceza verilmeli. Tüm barınaklara davranış rehabilitasyon ve eğitim birimi açılmalı , köpekler eğitimli bir şekilde yetenekleri mizaçları çerçevesinde sahiplendirilmeli. Saldırı gerçekleştiren ve rahebilite edilemeyen köpekler uyutulmalı , barınaklarda bu hayvanlara bakanlar da insan , kaç çalışan tanıyorum eli kolu parmakları yara bere içinde.

Hayvansever organizasyonlardan( sivil toplum örgütleri ) istekli olanlara TOKi eliyle barınak inşa edip destek olunmalı , işletme desteği verilmeli. Hayvanlar adına Bireysel para toplama , hayvanları dillendirme uygulamaları son bulmalı.

Şimdilik konu İle ilgili şahsi görüşlerim bunlar. Çatışma iletişim dili , linç kültüründen uzak makul çözüm için diyalog gerekli , bu sorunun çözülmemesi be bu hale gelmesinin ardında ne yazık ki bu var , anlamak için dinlemiyoruz , cevap vermek için dinliyoruz.

Veteriner Hekimlerin , Köpek Eğitmenlerinin, Köpek Davranışları çalışanların hatta Zootekni uzmanlarının olmadığı bir çözüm platformu işe maalesef yaramaz, bunca yıldır yaramadı da…….

Saygılarımla

Göktan Eker

Askeri ve polis köpekleri eğitim uzmanı

The post TV 24- SOKAK HAYVANLARI RÖPORTAJI first appeared on Göktan Eker.

]]>
Sahipsiz köpeklere karşı çözüm üretmeliyiz. https://www.goktaneker.com/2022/11/12/sahipsiz-kopeklere-karsi-cozum-uretmeliyiz/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sahipsiz-kopeklere-karsi-cozum-uretmeliyiz Sat, 12 Nov 2022 08:30:05 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3819 Orjinal haber https://www.yenisafak.com/gundem/sahipsiz-kopeklere-karsi-cozum-uretmeliyiz-3879561 Uzmanlar, sokaklardaki sahipsiz köpeklerin toplum sağlığı sorunu olmaya başladığını söyledi. İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, “ Sokak hayvanı popülasyonu kontrol altına alınmalı. Bu[...]

The post Sahipsiz köpeklere karşı çözüm üretmeliyiz. first appeared on Göktan Eker.

]]>
Orjinal haber https://www.yenisafak.com/gundem/sahipsiz-kopeklere-karsi-cozum-uretmeliyiz-3879561

Uzmanlar, sokaklardaki sahipsiz köpeklerin toplum sağlığı sorunu olmaya başladığını söyledi. İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, “ Sokak hayvanı popülasyonu kontrol altına alınmalı. Bu yalnızca belediyelere bırakılabilecek bir görev değil.” dedi. Askeri ve Polis Köpekleri Eğitmeni Göktan Eker de son dönemde özellikle kırsal alanda kontrolsüz bir artış olduğunu söyledi.

Bitlis’te bir çocuğun kuduzdan yaşamını yitirmesi sokak hayvanlarına yönelik önlemleri tekrar gündeme taşıdı. Uzmanlar kurumların ve vatandaşların iş birliği içerisinde çözüm önerisi geliştirmesi gerektiğini söylüyor.

YALNIZCA BELEDİYE SORUMLU DEĞİL

İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, sokak hayvanı popülasyonunun kontrol altına alınması gerektiğini belirtti. “Bu yalnızca belediyelere bırakılabilecek bir görev değil” diyen Arslan, şöyle konuştu: “Bakanlıklar, belediyeler, bu alanda çalışan kitle örgütleri hep birlikte bu sorunun üzerine gitmeli. Kuduz, sahipsiz hayvanların nüfusunun artması ve şehir dışındaki alanlara kaymalarıyla oluşan risklerden biri. Sahipsiz hayvan sorunu çok boyutlu bir şekilde ele alınmalı. Okullarda hayvanlara nasıl yaklaşılacağına ilişkin de eğitim vermemiz gerekiyor.”

KIRSAL ALANDA KONTROLSÜZ ÜREME VAR

Askeri ve Polis Köpekleri Eğitmeni Göktan Eker de “Son dönemde sokak hayvanlarındaki kontrolsüz artış yönetilemez bir hale geldi. Bu artışın sebeplerinden bir tanesi kırsal alandaki kontrolsüz üreme. Popülasyon artışı ağırlıklı olarak kırsaldan şehirlere doğru hareket ediyor ve yarı vahşi bir köpek yaşantısı başlıyor. Bir dişi köpek 6 yılda 69 bin bebeğe sahip olabiliyor. Köpek üretiminin disiplin altına alınması lazım. Avrupa’da köpek üretim yeterlilik kriterleri mevcut. Bir köpeği 15 aydan önce çiftleştiremiyorsunuz. Çiftleştirirken annesinin, babasının şeceresinin ulusal kinoloji federasyonuna ( türkiyede köpek ırkları ve kinolji federasyonu www.kif.org.tr ) kayıtlı olması gerekiyor. Köpeğe o ırkı koruması için bir üretim izni verilmiş. Bizde ne yazık ki şununla bunu çiftleştirelim yeni bir ırk ortaya çıksın düşüncesi var.” dedi.

KISIRLAŞTIRMA KESİN ÇÖZÜM DEĞİL

Başıboş Köpek Sorunu Platformu Sorumlusu Prof. Dr. Ethem Kadri Pektaş da “Biz devlet büyüklerimizden başıboş köpekleri insanların yaşam alanlarından toplamalarını talep ediyoruz. 2004 yılından 2019 yılına kadar Türkiye’de yerel yönetimler tarafından kısırlaştırılan başıboş köpek sayısı 1 milyon 800 bin civarında. Dolayısıyla kısırlaştırmanın kesin sonuca götürmesinin şu aşamada pek kolay olmadığı anlaşılıyor” diye konuştu.

KÖPEKLER SOKAĞA TERK EDİLİYOR

Dokuz Eylül Üniversitesi Hayvan Dostları Topluluğu Üyesi Can Turan ise “Belediyelerin büyük bir kısmı maalesef kısırlaştırma merkezi bile kurmadı. Denetimsizlik, kontrolsüzlük, cezasızlık nedeniyle nüfusun kontrol altına alınmaması ve üstüne kontrolsüz köpek üretimi yapan insanların da köpekleri sokağa terk etmesiyle konu çözülemez hale geldi” dedi.

AVRUPA’DA SERT YAPTIRIMLAR VAR

Avrupa’nın üç büyük ülkesi Almanya, Fransa ve Hollanda’da sokakta başıboş gezen hayvanların toplanmasından ve bakımından yerel yönetimler sorumlu. Buralarda evcil hayvan beslenmenin, ihlal durumda hapisle sonuçlanabilecek cezaları öngören katı kuralları bulunuyor. Evde hayvan besleyenler vergi vermek, belli türler için eğitim almak zorunda. Avrupa’da, ‘topla, kısırlaştır, aşıla, geri bırak’ uygulaması ile başıboş hayvan sorunu büyük oranda çözüldü.

The post Sahipsiz köpeklere karşı çözüm üretmeliyiz. first appeared on Göktan Eker.

]]>
VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ SAHİPSİZ SOKAK HAYVANLARI RAPORU https://www.goktaneker.com/2022/11/09/veteriner-hekimler-dernegi-sahipsiz-sokak-hayvanlari-raporu/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=veteriner-hekimler-dernegi-sahipsiz-sokak-hayvanlari-raporu Wed, 09 Nov 2022 20:18:56 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3788  Veteriner Hekimler Derneği adına  Genel Başkan Dr. Gülay Ertürk GE:  Kuduz olan bir sokak köpeği tarafından ısırılan çocuğumuzun hayatını kaybetmesinin ardından sokak köpekleri ile ilgili tartışma iyice alevlendi , bu soruna[...]

The post VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ SAHİPSİZ SOKAK HAYVANLARI RAPORU first appeared on Göktan Eker.

]]>
 Veteriner Hekimler Derneği adına  Genel Başkan Dr. Gülay Ertürk

GE:  Kuduz olan bir sokak köpeği tarafından ısırılan çocuğumuzun hayatını kaybetmesinin ardından sokak köpekleri ile ilgili tartışma iyice alevlendi , bu soruna çözüm bulunamazken koku toplumsal çatışmaya evrilme arefesinde. Hayvanseverler ve hayvanları sokaklarda istemeyenler arasındaki fikirsel maka iyice açılmışken belkide bu konunun tam ortasındaki veteriner hekimlerin sesi neredeyse hiç duyulmuyor. Ben bu yazıda Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Sayın Dr Gülay Ertürk’ün yazısını noktasına virgülüne dokunmadan bloguma taşımak istedim. Bununla birlikte Gülay Hanım’ın eşi Sayın Gürbüz Ertürk’ün de bir veteriner hekim ve Köpek eğitmeni olduğunu belirtmek isterim.  

                                                        

DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ DURUM

Sahipsiz sokak hayvanlarının sayısı hızla artmakta, yaşadıkları ve yaşattıkları  sorunlar her geçen gün daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır. 

Alman merkezli istatistik şirketi Statista, dünyada her yıl yaklaşık 35.000 insanın köpek saldırılarında hayatını kaybettiğini açıkladı. Şirket raporuna göre sivrisinek, insan ve yılandan sonra dünyadaki en ölümcül canlı köpektir. Her yıl dünya çapında on milyonlarca köpek saldırısı ve ısırığı vakası meydana gelmektedir

Buna paralel bir şekilde ülkemizde de  köpek sayısı sürekli bir artış göstermektedir. Tahmini olarak ülkemizde 5 milyon civarında kuş, kemirgen ve akvaryum sahipleri vardır. Kedi, köpek    ile beraber kabaca 10 -12 milyon kişi evinde kuş, kedi, köpek vs. ev hayvanına sahiptir.

Türkiye’de hayvan  sevgisi ve koruma bilinci gelişmiş insan oranı kabaca %20 civarındadır.

Sokaklarda yaşayan  köpek sayısı, Dünya Sağlık Örgütüne göre insan nüfusunun %10’na karşılık gelmektedir. Bu sayının %75’nin sahipsiz olduğu düşünülmektedir.  Bugün  dünyada (bazı kaynaklara göre 900 milyon) 600 milyondan fazla  köpek bulunduğu tahmin edilmekte, bunun büyük çoğunluğu sokaklarda  yaşamaktadır. Türkiye’de ise, 6,5 milyon civarı sahipsiz köpek varlığı tahmin edilmektedir.

TBMM Meclis Araştırma Komisyonu tarafından yayınlanan raporda, yerel yönetimler tarafından 2004-2019 arası sahiplendirilen hayvan sayısı 363.358 olmasına rağmen, sokaklar köpeklerle doludur.

Türkiye’de tüm yerel yönetimler tarafından kurulmuş toplam 91.955 hayvan kapasiteli 254 adet  hayvan bakım evi bulunmaktadır. Birçok Belediye’de Veteriner İşleri Müdürlükleri bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde  yılda yaklaşık 250.000 kuduz riskli temas bildirimi yapılmakta olup yılda ortalama 1-2 kuduz vakası görülmektedir. Kısaca, Türkiye’de her yıl, 200 binden fazla insan, sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayıp, ısırılmaktadır.

VETERİNER HEKİMİN ÖNEMİ

Sahipsiz sokak hayvanlarından  geçen direkt temas ile dışkı -idrar temasıyla, pire-kene-sinek gibi vektörlerle  geçen çok sayıda hastalık vardır. Isırık- tırmalamaya bağlı  yara enfeksiyonları, Kedi Tırmalama Hastalığı, Tularemi, deride ya da sistemik gelişen Mantar, Uyuz, Kampilobakter, E.coli, Salmonella, Yersinia, Ekinokok, Toksoplasma, Kancalı kurt, Toksokara, Giardia, Bordetella, Klamidya, Brusella, Lyme, Erlişya, Anaplasma, Leishmania, Tüberküloz, kedi köpeklerden geçen sayısız hastalıkların başlıcalarıdır.

Sahipsiz köpekler toplumda herkesin sağlığını riske atmaktadırlar. Örnek olarak ülkemizde küçümsenmeyecek oranda görülen kist hydatik hastalığının  en çok topraktan bulaştığı ortaya konmuştur. Çünkü köpek dışkısı ile atılan bu parazitin  yumurtaları toprakta ve soğukta 1 yıl gibi bir süre canlı kalabilmektedir. Rüzgârla,  yağmurla yayılıp gıda olarak tükettiğimiz sebzelere kontamine olmakta ve  iyi yıkanmamış bu ürünleri tüketmek suretiyle insanları enfekte etmektedirler. 

Tüm bu hastalıklar göz önünde bulundurulduğunda, sahipsiz sokak hayvanları konusunda veteriner hekimin öneminin sadece kısırlaştırıma ve üremenin kontrolü  ile sınırlı olmadığı  ortaya çıkmaktadır. 

Veteriner hekim; tüm hayvan türlerinin sağlık ve refahı, hayvanlardan geçen hastalıkların önlenmesi, hayvansal gıdaların güvenirliği ve kontrolü için  tıbbi bilgi ve yasal yetkiye haiz kişidir. Zoonozlarla mücadele, hastalık taşıyan vektörlerle mücadele, çevre sağlığı, insan sağlığı, hayvan sağlığı, hayvansal üretim, gıda güvenliği, hayvan refahı, hayvan ıslahı gibi direkt sorumluluk alanları dışında, pet hayvanlarının sağlığa olumlu etkisiyle insan ruh sağlığının iyileştirilmesi, çocuk gelişimi, yaşam hakkına saygılı toplum şekillendirilmesi gibi  görev alanları da vardır. Çoğu kişinin “hayvan tedavi eden kişi “ olarak sınırlı bir alanda tanımladığı Veteriner Hekim, objesi hayvan olsa da insan sağlığının kilit noktasıdır.

DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE SAHİPSİZ SOKAK HAYVANI SORUNUNA YAKLAŞIM

Dünyada, 1850’lerden  1990’lara kadar,  sokakları köpeksizleştirmek için yakala-öldür politikası uygulanmıştır. Geçmişten günümüze sahipsiz sokak hayvanlarının kontrolü için kullanılan    yöntemler  arasında dikkat çekenler şunlardır. 

1 Avrupa’da özellikle popülâsyon az olduğu ülkelerde uygulanmış olan ancak günümüzde şiddetle karşı çıkılan kitlesel itlaf. 

2-Günümüzde yine şiddetle karşı çıkılan ve aynı zamanda etkisizliği ortaya konmuş olan yerel itlaf. 

3-Popülâsyonun az olduğu ülkelerde ve çoğunlukla gelişmiş ülkelerde uygulanan barınağa al sahiplendir, sahiplendiremiyorsan uyut yöntemi.

4-Popülâsyonun  yoğun olduğu ülkeler için önerilen kısırlaştır ve aldığın yere bırak yöntemi.

TÜRKİYE’DE HAYVANLARI KORUMA KANUNU İLE İLGİLİ KURUMLAR

1-Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı  Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü  altında 7 ayrı Daire Başkanlığından biri olan Yaban Hayat Daire Başkanlığına ait 6 farklı Şube Müdürlüğünden biri olan Hayvanları Koruma Şube Müdürlüğü

2-Belediyeler

3-Sivil Toplum Kuruluşları, gönüllü dernekler

4- Hayvan sever kişiler

Hayvanları koruma Şube Müdürlüğü’nün görevi; 5199 sayılı kanun kapsamındaki hayvanların korunmasına yönelik bakanlık kurum ve kuruluşlar ve STK’lar ile işbirliği çerçevesinde faaliyet yapmak desteklemek ve denetlemektir. Valilik kaymakamlık il hayvan koruma kurulları ile çalışmalar yürütülür.

Belediyelerin görevi; sokaktaki sahipsiz hayvanların toplanıp yakalanması, tedavisi aşılanması kısırlaştırılması, barındırılması, alındıkları yere geri bırakılması, sahiplendirilmesi, hayvan sevgisinin yaygınlaştırılmasını sağlamak için toplumda bilinçliliğin arttırılması faaliyetlerinin düzenlenmesidir.

Sivil toplum kuruluşları olan dernekler; toplumda hayvan sevgisini yaygınlaştırmak, hayvan haklarına ihlallere müdahale etmek, Belediyeler ile işbirliği içerisinde,  hayvan hakları konusunda kamuoyu oluşturmak, mevzuat düzenlemelerine müdahil olmak ve görüş hazırlamak şeklinde görev üstlenirler.

ÇÖZÜM

Problemin çözümünde, hukuki olmaktan ziyade, sosyo-kültürel-ekonomik ve yönetsel engeller vardır.

1-Sahipsiz Sokak hayvanı popülâsyonunu kontrol altında tutmak için kısırlaştırma şarttır. Ancak, kısırlaştırma programları tek bir yönetim merkezinden idare edilmediği takdirde, başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bir belediye sınırları içerisindeki hayvanlar kısırlaştırılsa bile, diğer belediye sınırlarından o bölgeye hayvanlar yeniden taşınmakta ve üremeye devam etmektedirler. Kırlaştırma tek merkezden yapılamıyorsa serbest veteriner hekimlerden hizmet alma yoluna gidilmelidir.

2-Hayvanlar  kısırlaştırılıp alındıkları yerlere bırakılsa da bu kez herhangi bir kişinin sorumluluğunda olmadıklarından, içgüdüleriyle davranan bu hayvanların sürüleşip vahşileşip insanlara saldırmaları söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, köpeklerin kanunda ve yönetmelikte belirtilen yerel hayvan koruma görevlilerinin zimmetli sorumluluğuna verilmesi çözüm sağlayacaktır.

3-Ülkemizdeki sahipsiz sokak hayvanları olaylarının sorumluluğu sadece Belediyelere yüklenilmektedir. Birçok Belediye’de, Veteriner İşleri Müdürlükleri bulunmamaktadır. Belediyelerde hayvanlardan geçen hastalıklar için Veteriner İşleri Müdürlükleri olması zorunluluktur. Zoonozlarla mücadele, gıda güvenliği denetimi, vektör ve haşerelerle mücadele ve çevre sağlığı konuları, Veteriner İşleri Müdürlüklerinin en temel sorumluluk alanıdır. Sahipsiz hayvanların kısırlaştırılması, belediyelerin sınırlı bütçeleri göz önüne alındığında,  bu hizmetin serbest veteriner hekimlerden sağlanması mümkündür.

4-Sahipsiz Sokak hayvanları problemi büyük bir sorun olup, Tarım Bakanlığı teşkilatı açısından Şube Müdürlüğü nezdinde ele alınması sorunun çözümünde güçlüğe sebep olmaktadır. Ülkemizdeki tüm hayvanlar ve onlardan geçebilecek tüm hastalıklar için AB müktesebatına uygun olarak, Tarım ve Orman Bakanlığında, tek bir Genel Müdürlük altında Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü kurulması, işleyişin başarısı ve sorumluluk sahibi olanların sorgulanması açısından gereklidir.

5-Sokak hayvanlarının korunmasına dair kanun ve uygulama yönetmeliği çerçevesinde rolü olan herkes, ölçme ve değerlendirmeye dayalı bir takip sistemi içersinde değerlendirilmeli, randomize denetimler gerçekleştirilerek sorumluluğunu yerine getirmeyen sorumlular cezalandırılmalı, başarı gösterenler ise vergi muafiyeti gibi uygulamalarla ödüllendirilmeli ve sistemin sürdürülebilirliği mümkün kılınmalıdır.

YAPILACAKLAR

Sahipsiz sokak hayvanları sorununun çözümü toplumsal, yönetsel-uygulamasal, idari, bütçesel açıdan şu şekilde sıralanabilir. 

Toplumsal:

1-Milli Eğitim Müdürlüğü ile koordineli olarak ilkokul öğrencilerine hayvan sevgisi, bakımı, yaklaşımı dersleri verilmelidir.

2-Yerel yönetimler; hayvan davranışı, beden dili, bakım ve beslenmesini öğreten ücretsiz kurslar vermeli, hayvanlardan geçen hastalıklar konusunda toplumu bilgilendirmelidir.

3-Sahipsiz Sokak hayvanî sorununun çözümü için uzman kişilerin doğru argümanları ile kamuoyu yaratılmalı, medya ve basın organları doğru kullanılmalıdır. Toplum doğru bilinçlendirilmelidir.

4-Sahipsiz hayvanlar, isteyenin istediği şekilde baktığı hayvanlar şeklinde olmamalıdır. Hayvan koruma gönüllüleri, sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri konusunda üç ayda bir İl Hayvan Koruma Kurulu tarafından denetlenmelidir.

5-Sahipsiz hayvanlar için, hayvan sever olarak yardım paraları toplanması engellenmeli, bu şekilde davrananlara yasal işlem başlatılmalıdır.

6-Merdiven altı üretim ve kayıt dışı kazanç engellenmelidir.

7-Köpek sahipleri köpeklerini gezdirmeye çıkarttıklarında, sahibinin kontrolü altında tutabileceği mesafede bir uzatma takarak  ve sosyal uyumu yoksa bir ağızlık ile  köpeğini  gezdirmeli, sokakta dışkı bırakmamalı ve  bunlara uymayanlara cezalar uygulanmalıdır.

Yönetsel-Uygulamasal:

1-Hayvan sayısı, aşı durumları, kısırlaştırma durumları yerel yönetimler tarafından bilinmelidir. Bu bilgiler; bölgedeki veteriner kliniklerinden, muhtarlardan, il ya da ilçe tarım müdürlüklerinden öğrenilmelidir.

2-Kısırlaştırma işlemi için hastane açmak mali külfet getirecektir. Bunun için belediyeler hastane açmak yerine bölgede serbest çalışan veteriner klinik ve hastaneleri ile meslek odaları vasıtasıyla protokol yaparak; kısırlaştır, aşıla, çip tak ve aldığın yere bırak formülü ile sorunu gecikmeden çözmelidirler.

3-Yerel yönetimler, Veteriner İşleri Müdürlüklerini kurmalı ve zoonozlar, çevre sağlığı, sinek böcek mücadelesi, gıda güvenliği işlerini üstlenmelidirler. Ayrıca sokakta hayvan gönüllerince zimmetli hayvanların, barınma beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu olmalıdırlar. 

4-Belediyeler; güçten düşmüş hayvanlar için, tehlike arz eden ırklar için, hizmet alımı yoluyla kısırlaştırma ameliyatlarını  yaptırdıkları hayvanların post operatif süreçlerini geçirebilmesi için, bakım evleri yapmalıdırlar.

5-Belediyeler, sokağa terk edilen sahipli hayvanların takibinin yapılması ve hayvanları koruma kanununda belirtilen cezai işleme  tabi tutulabilmesinin sağlanması için çip okuma  sistemine sahip olmalıdırlar.

6-Sokaklarda, asla sahipsiz hayvan olarak köpekler bırakılmamalıdır. Bu amaçla İl  Hayvan Koruma Kurulu, her üç ayda bir, hayvan koruma gönüllülerine tahsis edilen hayvanlar için,  sorumlu kişilerden  hayvanların bilgisi alıp, aksaklıkları gidermeli ve   görevleri ile ilgili denetimi sağlamalıdır. 

7-Belediyeler,  serbest veteriner hekimlerden kısırlaştırma hizmetini  alamayacak ise, tek merkezde kısırlaştırma gerçekleştirilmeli ve bir belediye sınırlarından diğerine hayvan bırakılmasının önüne geçilmesi bu şekilde önlenmelidir. 

8- Sahipsiz Sokak hayvanlarının trafik kazası ya da hastalıklarında tedavinin trafik sigortasından sağlandığı bilgisi dikkat çekecek şekilde yazılarak, sürücüler bilgilendirilmelidir.

İdari:

1- Belediyelerin tümünde Veteriner İşleri Müdürlüğü oluşturulmalıdır.

2-Tarım ve Orman Bakanlığında Veteriner  İşleri Genel  Müdürlüğü oluşturulmalıdır.  Doğa Koruma ve Milli Parklar  Genel Müdürlüğü’ne bağlı Şube Müdürlüğü nezdinde değil daha üst makamlarda  bu örgütlenmeye dair çalışmalar yapılmalıdır.

 3-Sağlık Bakanlığı bünyesinde Veteriner Halk Sağlığı dairesi oluşturulmalıdır. 

Bütçesel: 

1- Avrupa Birliği destek fonlarından faydalanılmalıdır.

2-Hayvan severlere bağış yapmalarını  özendirecek vergi indirimi, ücretsiz bazı hizmetler sunmak   gibi kolaylıklar sağlanmalıdır. 3–Birden fazla kedi köpek sahibi olanlardan ya da yavrulatanlardan vergi alımı gerçekleştirilmelidir. 

The post VETERİNER HEKİMLER DERNEĞİ SAHİPSİZ SOKAK HAYVANLARI RAPORU first appeared on Göktan Eker.

]]>
Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? https://www.goktaneker.com/2022/10/05/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur Wed, 05 Oct 2022 10:13:10 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3781 ****Orjinal yazı :https://fikirturu.com/insan/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/ Evsiz köpekler nedeniyle yaşanan kutuplaşmayı aşmak mümkün mü? Hayvan refahı da gözetilerek sorun kalıcı bir biçimde nasıl çözülebilir? Bireylere, topluma, devlete düşen görevler neler? Köpek Eğitmenleri Derneği[...]

The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.

]]>
****Orjinal yazı :https://fikirturu.com/insan/sokak-hayvanlari-sorununda-cozumsuzluk-nasil-cozulur/

Evsiz köpekler nedeniyle yaşanan kutuplaşmayı aşmak mümkün mü? Hayvan refahı da gözetilerek sorun kalıcı bir biçimde nasıl çözülebilir? Bireylere, topluma, devlete düşen görevler neler? Köpek Eğitmenleri Derneği Başkanı Göktan Eker yazdı.

Ülkemizde çözüm bekleyen birçok sorundan biri de sokak köpekleri diğer tabir ile evsiz köpekler. Sayılarının kontrolsüzce artması, iyi örnekler olsa da hayvan barınaklarındaki refahın yanlış uygulamalar sonucu azalması bu sorunu derinleştiriyor. Köpekler tarafından saldırıya uğrayan veya uğradığını iddia eden insanların sayısı da her geçen gün artınca, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kutuplaşıyoruz.

Yıllardır köpek etolojisi yani köpek davranışlarıyla ile ilgilenen ve köpek eğitmenliği yapan biri olarak benim baktığım yerden sorun şöyle gözüküyor:

“Davul belediyelerin omzunda, tokmak Tarım Bakanlığı’nda, zurna hayvan severlerde, halay aşağı mahallede, düğün yan sokakta, gelin ile damat aileler arasında çıkan kavgayı ayırmaya çalışıyor.”

Peki, bu sorun nasıl çözülebiliriz? Dünyadaki örnekler neler? Mevcut uygulamada neler değişmeli?

Bütün bu sorulara yanıt vermek ve bu kaotik meseleyi ele almak için önerim şu: Önce sorunun neden bu kadar içinden çıkılmaz bir hal aldığını tartışalım, kavramları yerli yerine oturtalım, çünkü sorunu çözmek için net olarak tanımlamak gerekir, sonra da çözüm önerilerine bakalım.

Kavram kargaşası: Hayvan hakları mı hayvan refahı mı?

Ele almak istediğim ilk kavram, hayvan refahı.

Konu ile ilgili kaynaklarda hayvan refahı, “bir hayvanın fizyolojik ve davranışsal ihtiyaçları ile beklentilerine yönelik tatminiyle ilişkili pozitif ruhsal ve fiziksel durumu” olarak tanımlanıyor. Burada sadece sokak hayvanlarının değil, çiftlik hayvanlarının hatta yaban hayatında doğada yaşayan hayvanların da ele alınması gerekiyor. Ben, sokak köpekleri sorununun hayvan refahı çerçevesinde çözülmesi gerektiğini savunanlardanım.

Diğer kavram ise hayvan hakları. Hayvan refahı ile karıştırılan bu kavram, hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına geliyor.

Bu iki kavram arasındaki ayrım, konuyla ilgilenenleri bölüyor.

Yararcı bakışı savunanlar, hayvanların hakları olmasını reddediyor ama hiçbir hayvanın acı çekmemesi gerektiğini de vurguluyor. İnsanların hayvan kullanırken, hayvanların koşullarını iyileştirilmesi gerektiğine odaklanıyor.

Hak temelli bakışı savunanlarsa, hayvanlara yönelik muameleleri iyileştirmenin yeterli olmayacağını, hayvanları, insan amaçları için kullanmaktan vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor.

Ancak her iki akımın da üzerinde hem fikir olduğu bir nokta var: Alman filozof Immanuel Kant’ın da dediği gibi hayvanlara yönelik zulüm içeren davranışlar insanı zalimleştirir ve diğer insanlara yönelik işlenebilecek şiddet eylemlerini kolaylaştırabilir. Eski bir emniyet mensubu olarak mesleki tecrübem ve bir köpek eğitmeni olarak gördüklerim Kant’ın tezini destekliyor.

Yasalar ve uygulamalarda da kavram kargaşası

Meseleye ait yasalarımızda ve onların uygulanmasında da kavram kargaşası var.

2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun çıkmasında ve 2021 yılında revize edilmesinde sokak hayvanları ile ilgilenen gönüllülerin etkisi çok büyük.

Ancak hayvan severlerin ve kanun yapıcının özellikle etoloji ve köpekleri inceleyen multi-disipliner bir bilim dalı olan, köpek ırkları, davranışları, bakımı, eğitimi ve hastalıkları ile ilgilenen kinolojiden yoksun bakış açısı ile revize edilen kanun, bırakın sokak köpekleri sorununu ortadan kaldırmasını, bence çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getirdi.

Mesela bu yasada köpek dövüşlerini engellemek gibi iyi bir niyetle yola çıkılsa da, bazı köpek ırklarının yasaklanması, köpeğin gücünü istismar eden insanlardan ziyade köpek ırklarına odaklanılması sonucunu doğurdu. Haberlerde her ısıran, havlayan köpeği Pitbull diye yaftalama geleneği de ne yazık ki bu kanunla başladı.

“Tehlikeli ırk” bir safsata mı?

2004 yılında çıkan kanunda Pitbullterrrier ve Japanes tosa ırkı köpekler, dövüşlerde kullanıldıkları ve tehlikeli oldukları alt gerekçesiyle yasaklandı. Ancak hayvanları bu amaçla eğitip dövüşleri yaptıranlar cezasız kalmanın yolunu buldu.

Hayvanların dövüştürülmesine verilen ceza idari ve hukuki olarak çok az; sadece dövüşler üzerinden kumar oynatılması nedeniyle cezalar verilmiş; bu vahşi organizasyonları yapanlar ise bir süre sonra, köpek dövüşlerini deve güreşleri misali “folklorik” olarak nitelendirerek kanundan kaçış noktası bulmuşlar.

Üstelik ülkemizde köpek dövüşlerinde bu yasaklanan ırklar değil, daha çok yerel çoban köpeği ırkları kullanılıyor. Kanunun bazı ırkları yasaklamasıyla bu daha da arttı. Bu durum iskambil kâğıtlarıyla kumar oynandığı için oyun kâğıtlarının yasaklanması, ancak kumarbazların zar ile kumar oynamaya devam etmesi hikâyesini anımsatıyor.

Irk yasaklama bununla da kalmadı, İngiltere’den alınan bir mevzuatta da olduğu öne sürülerek genelgeyle Dogo argentino ırkı da yasaklandı. Oysa İngiltere’deki yasağın sebebi, Arjantin ile yaşanan Falkland Adaları krizi sonrası oluşan siyasi baskıydı.

Kanun revize edilirken, American bully ve American stafforshire terrier cinsi köpekler de yasaklandı.

Yasa, “türlerini veya bunların melezlerini üreten, sergileyen, takas eden, ülkeye girişini, satışını, reklamını yani bu hayvanların ticaretini yapanlara” ceza getirdi. Onların kayıt altına alınmasını ve kısırlaştırılmasını, çip takılmasını şart koştu. Kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız dolaştırılmalarını da yasakladı. Sahiplerinin, bakamamaları halinde bu ırktan hayvanları başka kimseye de veremeyeceği, belediyeye ait en yakın bakımevine bırakması zorunlu hale getirildi. Barınakların onları sahiplendirmesi de yasaklandı.

Genelgeyle de bütün bunların yapılması için 14 Ocak 2022 ye kadar süre tanındı. O tarihte kayıt altına alınan ve ‘tehlikeli ırk’ diye tanımlanan köpeklerin sayısı neredeyse 12 bindi. Çip taktırma, kısırlaştırma gibi masrafları ödemeyecek sahipler, onları ya barınaklara ya da yine yasa ceza gerektirse de sokağa terk etti. Bu düzenleme nedeniyle sokaktaki hayvan sayısı, bu ırklarla meydana gelen çiftleşmelerle birlikte arttı.

Ama bu arada, bazı ırkların, yasaklanmayı gerektirecek kadar tehlikeli olduğu, ne yapılırsa yapılsın doğalarının saldırgan olduğu ve değişmeyeceği gibi gerçekle ilgisi olmayan şehir efsaneleri, konuyla ilgili yapılan haberlerin de yardımıyla toplum bilincine yerleşti. Irkları ayırt edecek bilgiye sahip olmayan birçok kişi de, genel olarak köpekleri, tehlikeli canlılar olarak görmeye başladı.

Ama gerçekte durum böyle değil. Köpekler bütüncül bakıldığında aslında tehlikeli canlılar değil. Onları bu hale sokan, yanlış yetiştirme, ehil olmayan art niyetli kişilerin eline geçmiş olmaları ve bu yönde eğitilmeleri. Yani yapılması gereken, ırkları yasaklamak değil köpeklerin sağlıklı bir ortamda üremelerini, yetişmelerini ve büyümelerini sağlamak…

Sokak köpeği sorununun temelinde köpek üretimi mi var?

Sokak köpeği sorununun ana sebebinin köpek üretimi olduğunu savunan ve köpek üretiminin yasaklanması gerektiğini önerenler de var.

Bu öneriyi tartışmadan önce köpek ırklarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl belirlendiğini ve hangi şartlarda üreyebildiklerini biraz açmakta fayda var.

İnsanlar, köpekleri 10-15 bin yıl önce ihtiyaçlarına göre evcilleştirdiler. Örneğin kuzeyde yaşayan insanlar köpeklerinden kızak çekmesini, ormanlık alanlarda yaşayanlar köpeklerinden avcılık ve koruma beklediler. İnsanların köpeklerden beklentileri ve köpeklerin yetenekleri ölçüsünde yapay bir seleksiyon sistemi oluştu. Sanayi devrimiyle de şehir hayatına uygun köpek ırkları gelişti.

Üniter devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, insanlar kendi coğrafyalarındaki köpeklerin ırklarını korumaya ve geliştirmeye başladı. Zamanla ülkelere ait köpek ırklarının tescil edilmesi, köpeklerin insanla birlikte yaşama kriterleri başta olmak üzere uluslararası üretim kriterleri merkezi Belçika’da bulunan Uluslararası Kinoloji Federasyonu (Federation Kynology International – FCI) çatısı altında kurallara bağlandı.

Şu an FCI’ya kayıtlı 100 ülke (Türkiye’yi de Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu temsil eder) ve toplam 345 tescilli köpek ırkı bulunuyor.

Irk standartları arasında da yalnızca dış görünüş yok, kafasından başlayarak kuyruğuna kadar bacak ve beden yapısından, yani fizyolojik, anatomik ve morfolojik özelliklerinden davranışlarına kadar pek çok standart göz önüne alınıyor. Bu standartlar, o köpek ırkının tarihsel geçmişinden geliyor ve bunların kapsamında örneğin dişleri eksik veya çene yapısı bozuk köpeklerin beslenme zorluğu çekebileceği düşüncesiyle üremelerine izin verilmiyor. Benzer bir biçimde aşırı korkak veya ırkına göre kontrolsüz saldırganlık gösteren köpeklerin de.

Sorunu çözmüş toplumlarda köpek yetiştiriciliği

Kinolojik yapılar ve etolojik bakış açısı, sokak hayvanları sorununu çözmüş ya da köpeklerle yaşam konusunda belli standartları yakalamış toplumlarda, köpeklerin bir amaç için üretilmesi ve yetiştirilmesi anlamına gelir: Avcı, bekçi, iş köpeği, görev köpeği, eşlik köpeği gibi.

Bu toplumlarda köpeğini çiftleştirmek isteyen kişiler, köpeklerini ırk derneklerine veya ülkelerindeki kinolojik yapıya kayıt ettirmek durumundalar. Hatta birçok ülkede zorunlular. Akabinde ırk değerlendirme etkinliğine ve ırk standartları yarışmalarına katılarak köpeklerinin ırk standartlarına ne kadar uygun olduğunun uzman hakemlerce tespit edilme süreci başlar. Örneğin bazı ırklarda beş ata nesli gösteren şecereye sahip olmayan köpeklerin üretimine izin verilmez. Köpek ırklarının korunması ancak bu sayede mümkün olabilir.

Bu sebeple köpeklerin eğitilmeleri veya belirlenen standartlar çerçevesinde üretilmelerinin hayvan haklarına aykırı olduğunu iddia etmek veya bunu istismar kabul etmek doğru değil. Burada sorun, köpeklerin üretilmeleri değil, hayvan refahı çerçevesinde ve kinolojik yapı içerisinde üretilmemeleri, yani merdiven altı tabir edilen sistem.

Oysa Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi, 5.maddesinde geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan türden olan bütün hayvanlar, türüne özgü koşullar ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir, diyor. Yani ırkı yasaklamak veya bilimsel üretimi durdurmak o ırkı ortadan kaldıracağı için bu beyanname ile ters düşüyor.

Ayrıca Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından imzalanan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi de bu konuda referans alınacak önemli bir doküman.

Merdiven altı sistemin zararı

Türkiye’de özellikle büyük şehirlerdeki barınaklarda ya sokaklarda yaşayan köpeklerin neredeyse tamamı işte bu merdiven altı üretimlerin sonucu. Buralarda üretilen köpeklerin görünümleri belli bir ırk olsa da ve onları satın almak için epey paralar dökülse de, bu köpeklerin göründükleri ırka ait olduğunu söylemek pek mümkün değil.

Dolayısıyla sokak köpekleri meselesinde kalıcı ve kökten çözüm de, safkan köpek yetiştirilmesini yasaklamaktan değil, merdiven altı üretimini engellemekten geçiyor.

Köpekleri kim yetiştirmeli?

Sokak köpeklerinin görülmediği toplumlarda üç tip köpek yetiştiricisi var; hobi yetiştiricisi, mikro yetiştirici ve ticari yetiştirici.

Hobi yetiştiricileri, standartlara uygun tek bir ırktan köpeğe sahip olan aileler veya bireylerdir. Önemli bir kısmı kadınlardan oluşur. Kinolojik sistemin oturtulduğu toplumlarda, hobi yetiştiricileri aynı zamanda ev ekonomisine de büyük katkı sağlıyor.

Mikro yetiştiricilerse, aynı ırkta 3-4 köpeği olan aileler veya bireylerdir. Standartlara en yakın köpek yetiştirilmesi konusunda kinolojiye ciddi değer katarlar. Mikro ve hobi yetiştiricileri için köpekleri ailelerinin bir parçasıdır.

Ticari yetiştiricilikse, şeceresi olsa bile birçok ırktan farklı köpeğin üretildiği yerlerdir. Ticari yetiştiriciler için popüler ırkların üretiminin yapılıp kâr amaçlı satışının yapılması önceliklidir. Tabii ki işini oldukça iyi yapan ticari yetiştiriciler de yok değil, ancak aile içinde büyüyen bir köpek ile çiftlik ortamında büyüyen köpek arasında davranışsal açıdan ciddi farklar olabilir.

Türkiye’de köpekleri kim yetiştiriyor?

Avrupa’da gittikçe azalan ticari yetiştiricilik, Hayvan Hakları Kanunu ile köpek satışı konusunda tek yetkili haline getirildi. Oysa yapılması gereken, mikro yetiştiricilerin ve hobi yetiştiricilerin kayıt altına alınması, belgelendirilmesi ve yetkilendirilmesi. Yetiştirme kriterlerinin, şartlarının, standartlarının belirlenmesi, köpek hareketliliğinin süreçlere bağlanması ve tabii ki denetimin de düzenli ve sürekli yapılması da önemli.

Özetle, sokak köpeği sorununun çözümü için atılması gereken ilk adımlardan biri, merdiven altı, kayıt dışı üretimlerin engellenmesi; bazılarının savunduğu gibi köpek üretiminin tamamıyla yasaklanması değil.

Sorunun köküne, köpek üretimine standart getirmedikçe, köpek popülasyonun artması da kontrol altına alınamaz.

Sokak köpekleri popülasyonu

Mevcut durumda sokak köpekleri popülasyonu, kendi aralarındaki çiftleşmeler ve sahipli olduğu halde, kısırlaştırılmamış köpeklerle çiftleşmelerden kaynaklanıyor.

Bu hızlı üreme, kısırlaştırma konusunda harcanan çabaların da boşa gitmesine de neden oluyor. Özellikle kırsal bölgelerde kontrol dışı üreme, kentlerin hemen dışında, ormanlık alanlara ya da arazilere “nasılsa bakılır” diyerek bırakılan ve buralarda üreyip, sürüleşen köpekler ciddi anlamda tehlike yaratıyor.

Köpekler adı üzerinde evcil hayvan. Yerleri yarı vahşi yaşamın olduğu ormanlar, çöplükler veya hücre hapsi verilmiş mahkumlarınkine benzer barınaklar değil, insanın yanı başı.

Bu sürüleşmelerin önüne geçilmesi gerek. Ayrıca toplumsal hayata yani insan ve diğer hayvanlara zarar veren köpeklerin de davranış rehabilitasyon uygulamalarına tabi tutulması da zorunlu olmalı. Bunların detaylarını birazdan anlatacağım ama yeri gelmişken mahalle sakini olarak kabul ettiğimiz sokak köpeklerine de değinmek istiyorum. Onların, istisnalar olmakla birlikte, insanlarla iç içe oldukları ölçüde, iyi huylu olduklarını görmek mümkün.

Ülkemizde 1800’lü yıllarda ortaya çıkan, neredeyse 1970’lere kadar devam eden, sokak hayvanlarını beslemeleri için halkın mancacı denilen kişilere para vermesi, yardım etmesi gibi bir uygulamanın bugüne de yansıması, bu köpeklerin mahalle sakini olmasının önünü açıyor.

Fakat bu köpeklere karşı özellikle bilinçsiz insanlar ve bilinçsiz çocuklar tarafından yapılan yanlış davranışlar bazen bu köpeklerin de saldırganlaşmasına sebep olabiliyor. Alanını korumaya çalışan veya defansif saldırı yapan köpeklerin hamlelerinden kaçmaya çalışan insanların yaşadığı kazalar da tehlikeli olabiliyor.

Bir köpek size saldırırsa ne yapmalısınız?

Eğer köpekle mücadeleye girmemiz kaçınılmaz ise çığlık atmak, bağırmak, kaçmak o köpeğin av güdüsünü daha fazla tetikler. Köpeğin doğrudan gözüne bakmak da tetikleyici olabilir çünkü köpeklerin dünyasında bu, ‘ona meydan okuma’ anlamına gelebilir.

Saldırı durumunda da kaçmamak, sabit durmak, köpekleri yok saymak, onları tehdit etmiyormuş gibi yavaşça yürümek aslında saldırılardan korunmanın temel niteliği.

Ama köpek bize saldırıyorsa elimizdeki eşyayla – çanta, şemsiye vb – bariyer yaparak ve sakin vücut dili kullanarak yavaş yavaş ilerlemek işe yarar. Vurmak, fiziksel temas köpeği daha da agresif hale getirebilir. Bununla birlikte deodorant veya benzeri sprey kokularla, köpek ile aranıza koku bariyeri oluşturmanız da işe yarayabilir.

Sürüleşmenin önüne nasıl geçilir?

Popülasyon kontrolü, sadece kısırlaştırma ile değil, kırsal bölgeler ve şehirlerin dış alanlarından başlayarak köpeklerin sahipleri ile ilintilenmesi, ilintisi olmayan köpeklerin kısırlaştırılmasıyla başlamalı. Yani öncelikli olarak kırsaldan başlayarak tüm köpekler bir sahip ile ilintilenmeli.

Sahipli köpeklerin de üretim yeterliliği yoksa, çiftleşmesine ve üremesine cezai müeyyide getirilmeli.

Son yasayla birlikte, köpek ve sahibi arasında bir ilinti kurulmaya çalışılmış olsa da ülkenin ihtiyacı olan düzenleme ve uygulama ne yazık ki hâlâ kurulamadı.

Köpek almak isteyenler sahiplik eğitimine tabi tutulmalı

Öte yandan, köpek almak da belli süreçlere tabi olmalı.

Köpek almak isteyenler, bakanlıkça yetkilendirilen kişi ya da kurumların veya bizzat bakanlık tarafından sahiplik eğitimine ve sınavına tabi tutulmalı. Bu eğitimi tamamlayanların yine bakanlıkça kayıt altına alınmış resmî yetiştiricilerden köpek alarak sertifikalarının numarası ile köpek sahibi olabilmeleri sağlanmalı. Bu eğitimler, barınaklardan köpek sahiplenenler için ücretsiz, diğerleri için ücretli olmalı.

Bu sistem ile artık köpeklerin kâr maksimizasyonu güden sistem tarafından bir ürün çeşidi olarak görülmesinin önüne geçebilir, marketten domates alır gibi köpek sahibi olunması engellenebilir. Yaratılan bütçe, hayvanların refahı ve kısırlaştırma için gerekli masraflar için pekâlâ kullanılabilir.

“Satın alma sahiplen” sloganının da altı doldurulmalı, bu slogan mahalle baskısına dönmekten ziyade teşvik edici uygulamalar içermeli. Mesela, Almanya, Fransa gibi ülkelerde olduğu gibi barınaktan sahiplenildiğinde şehir hizmetlerinde (yol, su, elektrik, vergi vb) indirimler yapılabilir. Belediyelerin, sahipsiz hayvanların masraflarını ödedikleri düşünüldüğünde, bu tür indirimlerin aslında kârlı olduğu da görülecektir.

Belirli kilo üzerinde köpeklere kesinlikle sosyal köpek sınavı, toplumsal yaşama uyum sınavı, itaat ve refakat sınavı gibi sınavlardan başarılı olma zorunluluğu da getirilmeli. Gücü istismara açık olan ırkları sahiplenecek kişiler için de sahiplerinden söz gelimi psikoteknik raporu ve ruhsatlandırma gibi ekstra uygulamalar talep edilebilir.

Bu öneriler, sahipli köpeklerin karıştığı saldırma olaylarını da engelleyecektir. Aynı zamanda ülkedeki köpek yetiştiricisinden üreticisine, eğitmeninden gezdiricisine, bakıcısına kadar sürecin tüm insan kaynaklarının kayıt ve kontrol altında, yani denetime alınacağı bir sistem de sorunları çözecektir.

Sahipli köpeklerin sokaklara bırakılması nasıl önlenir?

Bir diğer sorun ise sokaklara terk edilen köpekler… Sosyal hayattaki herhangi bir değişiklikten ötürü (iş kaybı, hastalık, taşınma vb) hayvanlarını bırakma halinde, barınma masrafları karşılığı beyanlı terk sistemi Amerika gibi birçok ülkede uygulanıyor.

Bu kişilerden alınacak aylık düzenli meblağ, barınakların kapasitesi başta olmak üzere refahının arttırılması için de kullanılabilir. Bu durum, nasılsa bakılıyor diye köpeklerin sokaklara salınmasını engelleyecektir.

Köpek – sahip ilintisinin doğru bir şekilde kurulması durumunda mazeretsiz terk etmeler muhakkak cezalandırılmalı.

Nasıl bir rehabilitasyon olmalı?

Ülkemizde ne yazık ki rehabilitasyon merkezi adı altında yapılanan barınaklarda, rehabilitasyon kelimesi sadece sağlık uygulamalarını içeriyor. Oysa sokaklara atılmış veya orda doğmuş köpeklerin ciddi travmaları olabiliyor. Travmaları olmasa bile insan ile birlikte yaşamaya hazırlanmaları önemli bir süreç.

Özellikle belediye barınaklarında ve gönüllü barınaklarında davranış rehabilitasyonu ile ilgili de birimler kurulmalı ve bu birimlere insan kaynağı sağlanmalı. Zira bir köpeğin insan ile birlikte yaşamaya alışması için öncelikle travmalarından arındıracak rehabilitasyon uygulamalarına daha sonra eğitim uygulamalarına ihtiyaç var.

Sokaklarda veya barınaklarda onlarca yetenekli köpeğin heba olduğunu görmek acı verici. Zira arama kurtarma faaliyetlerinden terapi yapabilecek köpeklere kadar birçok köpek yarı aç veya hapsedilmiş durumda. Merkezi bir politika ve kurumsal bir yaklaşımla bu potansiyel de değerlendirilebilir. Mesela biz, bu bağlamda uyguladığımız projemizde şu ana kadar dört terkedilmiş köpeğe arama kurtarma eğitimi verebildik.

Gönüllü barınaklar

Batı’daki birçok ülkede hayvan koruma gönüllülerince açılan barınaklar ruhsatlandırılır. Denetime tabi olur, buralarda rehabilite edilen ve eğitilen köpekler doğru ailelere sahiplendirilir. Sahiplendirme esnasında bazı masraflar talep edilse de genellikle bağışlarla ve gönüllülerle bu barınaklar ayakta durur. Sistemin oturduğu ülkelerde gönüllü barınaklarının standartları ve açılma şekilleri de net bir şekilde bellidir.

Türkiye’de ise gönüllü barınakların kuruluşundan yönetimine kadar birçok konuda devlet desteği alabilmesi gerekliliği bence diğer önemli bir konu.

Bu durum belediyelerin iş yükünü azaltacağı gibi, gerekli koordinasyonun kurulması durumunda köpeklerin bakım beslenme maliyetlerini de düşürür, sahiplendirme hızını artırır.

Modern gönüllü barınaklar, köpeklerin muhtaç hallerini gösterip vicdanlara hitap ederek istismar edenleri de sistem dışına iter hem. Köpeklerin geldikleri andan itibaren hızla sağlıklarına kavuşup rehabilite edildikleri, eğitildikleri ve ne tip insanlarla hangi ortamlarda yaşayacaklarına göre, yetenek ve mizaçlarına doğrultusunda ayrıldıkları bir sistem kurduklarında çok daha etkili olurlar.

Şehir efsaneleri ve ötenazi

“Batı’da neden sokaklarda sahipsiz hayvan yok? Sahipsiz başıboş hayvanlar bir süre barınaklarda bekletildikten sonra yaşamlarına son veriliyor.” En sık duyduğumuz cümlelerden… Peki, doğru mu?

Geldik zurnanın zırt dediği yere. Amerika’da her ne kadar “no kill shelter” (ötenazi olmayan köpek barınağı) uygulaması giderek yaygınlaşmış olsa da, bu barınaklar dahi saldırganlık eğilimi çok yüksek, bir yabani hayvan gibi aşırı korkak ve sosyal hayata uyum konusunda aşırı çekingen köpekleri kabul etmiyor ve bu köpekleri ötenazi uygulanan barınaklara yönlendiriyorlar. Ötenazinin uygulandığı barınaklarda ise belirli bir süre sahiplenmeyen köpeklerin ya da bu aşırı saldırgan veya aşırı korkak uyutulduğunu biliyoruz.

Benzer bir uygulama Avrupa’da da var. İnsanla birlikte yaşamaya uygun köpeklerin doğru yöntemlerle bilinçli ve eğitimli hayvan severler tarafından rehabilite edilmesi ve eğitilmesi sonucu sahipsiz hayvan sorununu tamamen bitirmiş Hollanda gibi bazı ülkelerde, ötenazi sadece ağır hasta köpek sahiplerinin talep etmesi durumunda, topluma zarar verebilecek aşırı ve kontrolsüz saldırgan köpekler için uygulanıyor.

Ülkemizdeyse barınaklara gelen köpeklerin büyük bir bölümü daha önce bir insanla yaşamış köpekler. Yani sahipli köpekler. Bizde ise başıboş köpeklerin kendi aralarında üremeleri kontrol altına alınmamış olduğu için sahipli olup da sokağa bırakılan köpek sayısı ile sokakta üreyen köpek sayısı konusunda bir ayrım yok.

Ne yapmalı?

Yaklaşık 20 yıldan fazla köpek eğitmenliği ve köpek etolojisi ile ilgilenen eski bir emniyet mensubu olarak öncelikle yaratılan her gri alanın istismara açık olduğunu belirtmeliyim. Hayvan sever arkadaşlarımızın gayretleri, gerekli ve doğru düzenlemelerin olmaması sebebiyle yetersiz kalıyor, belirttiğim bu gri alan giderek büyüyor, adeta herkesin birbirini istismarcılıkla suçlamasına neden oluyor. Devlet ivedilikle gri alanı ortadan kaldıracak önlemler almalı.

Bir devlet, hayvanını da doğasını da çocuğunu da gencini de yaşlısını da kadınını da erkeğini de korumakla mükellef.

Bu gri alan ve hayvan severlerin kendi aralarındaki büyük fikir ayrılığının, ego savaşlarının, “benim dediğim doğru”, “en çok ben kurtarıyorum” narsizminin ve bazen yakışmayan tartışmaların, çatışmaların olması, yıllardır sorunun çözülememesine kendileri gibi düşünmeyenlerin adeta linç edilmesine ve son dönemlerde de toplu itlafı savunan, oldukça aktif, yine linç kültüründen beslenen birtakım insanların türemesine neden oldu.

Oysa makulde buluşmak zorundayız.

Ülkemiz bu sorunu yönetememe konusunda kritik sınıra geldi, giderek derinleşen ekonomik ve sosyolojik sorunlar köpekleri, bizim onlara baktığımız gibi bakmayan insanların hedefi haline getirdi.

Makulu ivedilikle bulmak; dayatma ile değil devletin alacağı önlem ve biz hayvan severlerin bizler gibi sevmeyenlere veya korkanlara da saygı duyacağı bir platformda gerçekleşebilir.

Bu platformun ilk adımı da devletin gri alanı ortadan kaldıracak adımları atması olabilir. Söz gelimi Tarım Bakanlığı bünyesinde bir Evcil Hayvan Genel Müdürlüğü kurulması ve bu yapılanmanın liyakatli kişilere devredilmesiyle etkin ve vicdani bir çözüm mümkün olabilir.

Toplumsal huzur sadece insanların hakkı değil, on binlerce yıldır insanoğluna yol arkadaşlığı yapmış köpeklerin de hakkıdır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 1 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.


The post Sokak hayvanları sorununda “çözümsüzlük” nasıl çözülür? first appeared on Göktan Eker.

]]>
PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi https://www.goktaneker.com/2022/10/03/petanin-evcil-hayvan-bakimina-bakisi-ve-dunyaya-etkisi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=petanin-evcil-hayvan-bakimina-bakisi-ve-dunyaya-etkisi Mon, 03 Oct 2022 12:24:13 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3784 PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi İlker Ünlü@Eylül 2022 Şeytan dürttü ve PETA’nın internet sayfasına girip evcil hayvan besleme hakkında düşünceleri ve neyin yapılması gerektiğini savunduklarına tekrar bakmak[...]

The post PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi first appeared on Göktan Eker.

]]>
PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi

İlker Ünlü@Eylül 2022

Şeytan dürttü ve PETA’nın internet sayfasına girip evcil hayvan besleme hakkında düşünceleri ve neyin yapılması gerektiğini savunduklarına tekrar bakmak istedim. Daha önceki bir yazımın içinde bir paragraf halinde bahsetsem de bu konuya daha ayrıntılı odaklanarak ilgili herkesi uyarmam gerektiğini düsnüyorum.

PETA, hayvan hakları ve refahı konularında dünyada yanlış giden herşeyi düzeltmeye çalışan ABD merkezli bir organizasyon gibi görünse de dünya çapında aldıkları destek ve etki güçleri aşağıdaki yazıyı okuyunca kedimiz ya da köpeğimizle ilgili bizi olmasa da torunlarımız için nasıl bir dünya hayal ettikleri konusunda endişe verici ipuçları içeriyor.

PETA’ya ait ‘satın almayın evlat edinin’ ya da ‘kısırlaştırın’ kampanyalarını duymayanımız yoktur sanıyorum. Kendi içinde evcil hayvan refahı konusunda gayet olumlu sonuçları hedefleyen atılımlar gibi görünse de sahneyi bu ve etki altına aldığı diğer hayvan sever gruplara tamamen bıraktığımızda bizleri ve sevgili evcil hayvanlarımızı bekleyen karanlık gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor. Neyseki bunu açık açık sayfalarında da yazmışlar. Aşağıdaki metin direkt olarak PETA’nın kaleminden çevrilmiş ve altlarına farklı renkle benim yorumlarımla niyetleri açıklanmaya çalışılmıştır. Herşey komplo olamayacak kadar açık!

Öncelikle metin ‘’Animal Rights Uncompromised: Pets’’ başlığı altında yayınlanmış; yani hayvan hayvanlarına dair görüşlerini uncompromised, ‘’uzlaşmaz / tartışmaya açık olamayan’’ olarak tanımlıyorlar. Yani ya olacak ya olacak tutumundalar. Buna neden dikkat çekiyorum? ‘’Aslında şu ve şu uygulamalarının hayvan refahı açısından harika. Varsın evcil hayvan bakımını yasaklatabilmeyi hayal etsinler. O kadar da değil. Köprüyü geçinceye kadar…’’

diyebilirsiniz. ‘’Resmin bütününü görmezden gelerek ben şuraya kadar destek veriririm tutumu’’ durumun önemini görmek isteyenlerin içini rahatlatmamalı.

GE: ‘SATIN ALMA SAHİPLEN’ sloganı özellikle batı ülkelerinde Peta ile ortaya çıkmış bir slogan. Ancak batı ülkelerinde barınaklardaki köpeklere baktığınızda daha çok sahipli hayvanların ve safkan ırklara benzeyen köpeklerin çoğunlukta olduğunu görüyorsunuz. Sloganın çıkış sebebi gidip safkan bir köpek satın almadan önce barınaklarda size uygun safkan bir köpek bulabilirsiniz anlamını taşıyor. Bununla birlikte amerikada AKC- American Kennel Club veya avrupada FCI- Uluslararası kinoloji federasyonu şecereli köpekleri görmek neredeyse mümkün değil. Sorun dünyada merdiven altı tabir edilen köpek üreticiliğinin medya , sosyal medya , basın, ve özellikle hollywoodun özendiridiği köpek ırklarında yayın olması, yani bu üreticiler için moda neyse onu standartlarına , sağlığına veya psikolojisine bakmadan üretip satmak ana hedef. Oysa AKC ve FCI da köpeklerin üretim kritlerleri var ve her köpeği öyle kafanıza göre üretemiyorsunuz, altı ayda bir çiftleştirmek 18 aydan önce çiftleştirmek ise ceza gerektiriyor. Hollanda ve Fransada Hükümetlerin FCI çatısı altında olan ulusal Kennel Clublarla yaptığı çalışma neticesinde üreticiler ciddi anlamda disipline edilmiş durumda. Micro ve Hobi yetiştiriciliğinin yani aile yetiştiriciliğinin bu kapsamda ön plana çıktığını çiftlik tarzı üretim yerlerinin ve merdiven altı üreticiliğin ciddi anlamda kontrol altına alındığını görebiliyorsunuz.

Şimdi yazıya odaklanalım.

   PETA’da evlerimizi paylaşan hayvan dostlarımızı sever ve saygı duyarız. Sokakta soylenenin aksine, PETA sevgili, bakımlı hayvan dostlariniza el koymak ve onları “serbest bırakmak” istemiyor. İstediğimiz şey, kısırlaştırma ve kısırlaştırma yoluyla köpek ve kedilerin trajik aşırı nüfusunu azaltmak. Daha fazla köpek ve kedinin doğmasını önlemek için çok çalışıyoruz, çünkü zaten var olan tüm hayvanlar için yeterince iyi yuva mevcut degil – bu da neredeyse hayal edilemez acılara neden oluyor.

 ‘’Sokakta söylenin aksine,’’ diye başlayarak aslında bu konuya defalarca dikkat çekmeye çalışan kişilerin endişelerini evham düzeyinde indirgemeye çalışıyorlar. Evet, evimize gelip kedimize ya da köpeğimize el koymak istemiyorsunuz ancak ‘’daha fazla köpek ve kedinin doğmasını önlemek için çalışıyoruz,’ diyerek ilk paragrafta açık açık hepsinin kısırlaştırılması sonucunda dünyanın bir yerlerinden başlayarak evcil hayvan bakımının sonlandırmayı amaçlıyorsunuz.

   Yaşam boyu bir hayvana bakmak için gereken zamana, paraya, sabra, bağlılığa ve sevgiye sahip olan insanları, barınaktan bir hayvanı evlat edinmeye veya daha da iyisi, birbirlerine arkadaşlık edebilmeleri için iki uyumlu hayvanı sahiplenmeye teşvik ediyoruz. Ev ihtiyacı olan bu kadar çok kedi ve köpek varken, aşırı nüfusu ve evsizlik krizini daha da kötüleştiren evcil hayvan dükkanlarından veya yetiştiricilerden hayvan satın almak için hiçbir mazeret yok.

 Barınaklardan köpek evlat edinmenin önemi ve değeri tartışılmaz; ancak sanki sahipsiz hayvan sorununun tek nedeninin evcil hayvan mağazalarından yapılan satışlara ek olarak safkan kedi-köpek yetiştiricilerinin üzerine yüklenmesi, durumun açıklayıcı ayrıntılarını görmezden gelmeyi seçmek anlamına gelir. Bu, bir grubu şeytanlaştırarak hedef göstermekten başka bir şey değil. Politikacıların sıklıkla uyguladığı bir yöntem. Özellikle safkan köpek yetiştiriciliğinin sokakları terk edilmiş ırklarla doldurduklarını iddia etmeleri hedef şaşırtmacanın dik alası. Neden mi? Burada öncelikle merdivenaltı üretici ile dikkatli yetiştirici kavramlarını iyi anlamamız gerekiyor. Birincisi bahsi geçen sorunun çok önemli bir parçasıyken ikincisi sorunun çözümüne giden saç ayaklarından biri bence.

Merdivenaltı üretici para kazanma motivasyonuyla yıl boyunca birden fazla dişiyi ya da ard arda dinlendirmeden aynı dişiden yavru alan kişidir. Perdenin arkası daha da vahimdir. Hangi ırkı seçtiyse ki genellikle o yılın en çok satışı olan popular ırkına yönelir nedense, üretimi belirli bir seçere sistemine dayalı ve kayıt altına alarak zaten yapmaz. Bu, köpeklerinin geçmişi hakkında birşey bilinmiyor demektir. Sattığı yavruların davranışsal ya da fizyolojik herhangi bir hastalık ya da kusur taşıyıp taşımadığıyla ilgilenmez. Damızlıklarına yaptırması gereken sağlık testlerini ekstra masraf olarak görür ve önündeki köpeğe bakarak hepsinin yeterince sağlıklı olduğunu farzeder. Köpeğin ırk standardına ne kadar uyduğu da onun için önemli değildir. Çiftleştirmek için seçtiği köpeklerin o ırktan olması ya da çok benzemesi yeterlidir. Sıklıkla nadir ya da egzotik renkler adı altında pazarlanabilirliğini arttıracak standart dışı fiziksel özellikleri abartacak üretimlere yönelir. Bunların getirdiği sağlık sorunlarını önemsemez. Yavru sahiplerini çoğunlukla parayı ilk havale yapacak kişiye göre seçer. Yaşam tarzlarına ya da köpek bakma tecrübelerine uygun olup olmadığına göre değerlendirme yapmaz. Yavruda bir sıkıntı çıkarsa telefonlara bakmaz; yavru ailesine uyum sağlamadıysa hatta genetik bir sağlık sorunu geliştirdiyse onu geri almaz ya da yeni bir ömürlük yuva bulma konusunda liderlik üstlenmez. Bu nedenle de potansiyel davranışal ya da bedensel sağlık sorunlarına sahip düzinelerce yavru onları bakmaya belki de hazır olmayan ailelere dağıtılır durur. İşletme giderlerini karşılamak için daha fazla doğum ve daha az seçiciliğin sonucunda, birlikte yaşanması zor karakter ve sağlıkta köpekler ya da onları bakmaya hazır olmadan bir hevesle eve köpek getiren insanların terk etmek zorunda kaldığı canların barınaklara düşmesiyle karşıya karşıya kalırız.

Hayvan hakları derneklerinin aslında tedbir alınması gerektiğine dair dikkat çekmek istedikleri işte bu tip sorumsuz üretim pratiğidir.

Dikkatli yetiştiriciler, köpek üretmezler. Onlar aşık oldukları ırkın fiziksel ve davranışsal bütünlüğünü tarif eden ayrıntılı bir standarta bağlı kalarak geçmişi belki de yüzyıllarca öncesine ait tarihi bir armağanı korumak derdindedirler. İşini doğru yapıyorsa bir çeşit Ebru ya da Minyatür sanatçısı edasıyla tarihin bir kesidine şahitlik edegelmiş bir köpek ırkını geleceğe taşımak ister. Bu nedenle ırk standardını İstiklal Marşı gibi ezberler. Damızlıklarını bu standardin idealine en yakın köpeklerden seçerken ırkın karakterini orjinaline en yakın tutmaya gayret eder. Bu ne mi demektir? Kangal yetiştiriyorsa, koyunun başında duran, çoluğa çocuğa saldırmayan, cesur ancak kavgacı olmayan köpeklerin fiziksel olarak bir sürü köpeğine en yakışanını seçer. Bu sıklıkla her yavru olmaz. Bu nedenle üretim değil yetiştiricilik diyorum. Bunun bilimsel bir programa oturtulmuş olması gerekmektedir.

Dikkatli yetiştiriciler ırklarının uluslararası köpek kayıt organizasyonlarınca tanınmaları gereği şecereli üretimi herşeyin önünde tutarlar. Bu onların bazılarının iddia ettiği gibi Nazi olduklarını değil, sağlıklı bir şekilde standarda uygun köpeklerinin geçmişini kayıt altında tutarak objektif ölçme değerlendirmenin gelecekteki yetiştiricilere rehberlik etmesini hedeflerler. Alınan her yavru seceresindeki köpeklerin karakterlerinin mülayimliğine, çalışma kapasitelerindeki ünvanlara ve fiziksel değerlendirmeye tabi tutuldukları konformasyon showlarındaki atalarının ürünüdür. Seceresiz yavrular çok fazla bilinmezlik içermektedir.

Gerçek bir yetiştiricinin hayalinde standart dahilinde bir ideal vardır ve her batımda ona ne kadar tutarlı yaklaştığını değerlendirir durur. Yavru alacağı damızlıkları varsa irka ait genetik hastalıklara karşı test ettirerek olası problemleri ortaya çıkmadan engellemeyi hedefler. En azından yüzdesini minimize eder. Irkı, para kazanma kapısı olarak görmediği için yeni nesil için yavru gereksiniminde olduğunda yeni bir çiftleştirme yapar. Bu da nadiren her yıl anlamına gelir. Köpeklerinin yetiştirici imzası olarak belirgin bir fiziksel ve karaktersel kalitesi oturmuşsa zaten ondan yavru almak isteyenler olarak bir bekleme listesi vardır. Yavru alıcılarını dikkatle denetler. Irkına uygun bir yaşam tarzına, ortama ve tecrübeye sahip olduklarından emin olmadan satış yapmaz. Kız vermek gibi düşünelim bunu. Bir sıkıntı yaşandığında her zaman yavruyu geri almayı seçerek kendi yetiştirdiği köpeklerin istenmeyen ellere geçmesinin önüne geçer. Dikkatli yetiştirici, kendini ırkın bütününün sorumlusu olarak gördüğünden her bir köpeğin doğru ailelerle uyumlu bir şekilde bir araya geldiğinden emin olmak ister. Bu nedenle gerçek bir yetiştiricinin yavruları sokaklara ya da barınaklara düşmez. Hayvan hakları derneklerinin bu iki grubu birbirinden ayırabilecek şekilde bilgilendirilmesi bu nedenle büyük önem taşımakta. Biri asla diğeri değildir.

   Hayvanları besleyen ve onları “evcil hayvan” olarak satan açgözlü endüstri, muazzam miktarda sefalete neden olur. Milyonlarca merdivenaltı köpek ve kedi üreticisi yüzünden, yavru kedi ve köpekler pis tel kafeslere kapatılıyor ve bitkin bedenleri tükenene ve terk edilene veya öldürülene kadar doğum yapmaya zorlanıyor. Pek çok “safkan” köpek, doğal olmayan şekilde uzamış omurgalar ve düzleştirilmiş yüzler gibi çarpık fiziksel özelliklere sahip olacak şekilde yetiştirildikleri için ömür boyu acı verici sağlık sorunlarıyla yaşıyorlar.

 Merdiven altıcılar konusunda haklı; ama zaten bunu yukarda ben de açıkladım. Özellikle de batıda son yıllarda ortaya çıkan leş gibi kafeslerde ardarda doğuma zorlanmış Fransız Bulldogların, Pomeranianların vs içler acısı fotoğrafları çok fazla kişininin öfkesini çekti. Kamyonlarla gizli bölmelerde sahte seçere ve aşı belgeleriyle pazarlanmak isterken yakalanmaları bunun arkasındaki milyon avroluk-dolarlık çetelerin parmağına işaret ediyor. Burada bir kez daha dikkat çekmek istediğim sorun, bu kişilerle dikkatli yetiştiricileri aynı çuvala koyup Sarayburnu’ndan atmaya davet etmeleri. Çıkıkçıyla ortopedist aynıymış gibi.

GE: Hayvanseverlerden sık sık duyduğum bir talep vardır , köpek üretimi türkiyede beş yıl yasaklansın ! Biz kinolojinin içinde olanlar ise bunun ötesinde düşünürüz. Bizce Üretim yeterlilik kriterini ( fizyoloji, anatomi, ırkstandardı, davranış vb ) karşılamayan tüm köpeklerin üretimi ömür boyu yasaklanmalıdır.

Basık burun, kırışık deri gibi aşırı fiziksel özelliklerde üretilen safkan köpek ırkları var mı? Var. Ben dahil bunun bir hayvan refahı sorunu olduğuna hararetle dikkat çeken binlerce kişi safkan köpek merakı dahilinde bu sorunun çözülmesi için çaba sarfediyor. Sağlık testlerinin her yetiştirme programının temeli ve yanlış yorumlanacak ırk standartlarının revize edilmesi gibi yöntemlerle kendi söküğümüzün dikilmesini savunuyoruz. Yoksa PETA gibi sırf bu yüzden top yekün safkan kedi-köpek yetiştiriciliğinin yasaklanmasının çıkar yol omadığı ortada. Tıp, bağımlılık bir hastalık olarak kabul edilirken alkolozmi salt alkol varlığına bağlayarak yok edeceğini vaaz veren toptancı uygulamalar gibi birşey olurdu bu. Çözüm bu değil. Bu nedenle katmanların her birinin iyi anlaşılması, açıklanması ve yorumlanması gerekiyor.

   Kuşlar, balıklar, sürüngenler, gerbiller, hamsterlar, tavşanlar, sıçanlar, fareler, kobaylar, yaban gelinciği ve hatta kaplanlar gibi egzotik hayvanlar da dahil olmak üzere “evcil hayvan” olarak yetiştirilen ve satılan diğer türler amansız ıstıraplarla karşı karşıyadır. Bazıları doğada evlerinden ve ailelerinden vahşice kaçırılıyor ve dünya çapında çetin bir yolculuğa maruz kalıyor. Diğerleri, PETA’nın araştırmalarının ortaya koyduğu gibi, yeterli yiyecek, su, alan ve veteriner bakımı olmadan acı çekmeye ve ölmeye bırakıldığı büyük depolarda yetiştiriliyor. Bu hayvanları satın alan çok az kişi, özel ihtiyaçlarını uygun şekilde karşılayacak uzmanlığa veya yeteneğe sahip. Sonuç olarak, bu hayvanların çoğu erken ve acı verici bir şekilde olur.

 Bu paragrafın Türkçesi şu: ‘’ Bütün evcil hayvanlar perişan şartlarda bakılıyor. Hadi beslenmelerini yasaklayalım.’’ Bunu okuyunca her sabah beş buçukta uyanıp köpeğimi 1.5 saat dolaştırmadan ise gitmediğimi hatırlıyorum; ama yine gözlerine giremeyiz bu kişilerin. Burada aç-susuz depolarda yetiştirildikleri için tamamen yok edilmektense neden Birleşik Krallığın yaptığı gibi Hayvan Refahı Polis Teşkilatı kurulup sıkı denetlemeler yapılmasını önermiyorlar? Çünkü başlıkta da söyledikleri gibi uzlaşmak istemiyorlar. Bazı kötü örneklerden dolayı bunları denetimli bir gelişmeye tabii tutmaktansa önlerini tamamen keselim; yok edelim tutumu burada da devam ediyor.

   Yetiştiriciler büyük karlar elde ederken (2021’de ABD üretim pazarı 2 milyar dolardı), ürettikleri ve sattıkları her köpek yavrusu veya yavru kedi ile bir barınakta veya sokaklarda bir hayvan için potansiyel bir yuva kayboluyor. Tahmini 70 milyon evsiz hayvan, ABD’de herhangi bir zamanda hayatta kalma mücadelesi veriyor. Sokaklarda onlara araba çarpabilir ve diğer hayvanlar ve zalim insanlar tarafından saldırıya uğrayabilir. Bulaşıcı hastalıklardan ve tedavi edilmeyen yaralanmalardan ve enfeksiyonlardan hasta düşer ve ölürler. Kışın donarlar ve yazın sıcaktan bitkin düşerler.

 Gerçek yetiştiriciler kazandıklarının çok daha fazlasını sevdikleri, hayran oldukları ırkın korunmasına harcar. Para odaklı üretim, özellikle de bazı Doğu Avrupa ülkelerinde merdiven altıcıların da parçası olduğu bambaşka bir kanunsuz aktivite. Doğru bir yetiştiricinin arzu ettiği kan hattından seçerek aldığı damızlıkların ücreti, özellikle de yurtdışından geliyorsa seyahat ve transport masrafları, her yavru için pahalli sağlık testleri, yarışma yarışma taşıyıp şampiyonluk unvanı alabilmek umuduyla ilden ile yolculuk yapma, kayıt paraları, seçere çıkarma, mikroçiplendirme, veteriner masrafları ve verebilecekleri en iyi mamayla besleme isteğinin yılda 10 yavru satarak karşılanabileceğini mi sanıyorsunuz?

PETA bunun ikisinin aynı olduğunu iddia edip barınaklardan endişe verici rakamlar vererek düşünmemenizi sadece duygularınıza göre karar vermenizi istiyor.

*******İnsana bağımlı olmayan evcil hayvan olamayacağından bir kez daha niyetlerini açık ediyorlar. Evet, ne yazık ki barınaklarda bütün bir nesle yetecek kadar köpek bulmak mümkün. Peki bir gün gelip kısırlaştırılıp üremesine izin verilmeyen tüm o köpekler bittiğinde? Hedef de bu zaten. Evcil hayvansız bir insanlık. İneksiz, atsız, koyunsuz, kedi ve köpeksiz bir dünya. Halbuki birlikte evrilmedik mi?******

  Evlere muhtaç bu kadar çok hayvan varken, hayatımız boyunca hayvan dostlarımızsız kalma şansımız yok. Ancak PETA, artık insanlara bağımlı olarak yetiştirilmemelerinin hayvanların yararına olacağına inanıyor.

  Bunu, refakatçı olarak tutulan hayvanlar açısından düşünün: İnsanlar hayatlarının her yönünü kontrol eder – ne zaman ve ne yediklerini, kiminle etkileşime girdiklerini, kendilerini neleri eğlendirmek zorunda olduklarını, ne zaman ve nerede tuvaletlerini yapmaya izin verilse bile. Köpekler koşmak, koklamak, diğer köpeklerle oynamak ve bölgelerini işaretlemek için can atar. Kediler tırmalamak, tırmanmak, tünemek ve oynamak için can atar. Ancak, güvendikleri insanlar onlara bunu yapma fırsatı vermedikçe, bu doğal arzuları tatmin edemezler – ve çoğu zaman vermezler.

 Demagoji.

Günümüzde çocuklarımız ne kadar Heidi gibi Alp yaylalarında çıplak ayak büyüyecek özgürlüğe sahip değilse ev hayvanlarımız da bizimle beraber belirli yaşam düzenlerine adapte olmak zorunda. Burada taciz çizgisinin yukarda bahsetttiğim Hayvan Refah Polisi’nin denetleyebileceğini tekrar hatırlatırım. Okullarda başlayan eğitim programları ve kurumsal bir denetleme ile insan-ev hayvanı ilişkisi geliştirilebilir ki 100 yıl öncesine nazaran suan kedi ve köpeklerimiz aile üyesi statüsüne çıkmış vaziyette. Bunu başaran bizlerin daha dikkatli olamayacağımızı mı savunuyorlar?

 İyi niyetli koruyucular bile hayvanlarına tatlı su, kediler için temiz bir tuvalet kutusu ve köpekler için birden fazla uzun yürüyüşler gibi temel günlük ihtiyaçların yanı sıra hayatlarını ilginç ve neşeli kılmak için eğlence fırsatları sağlamakta rutin olarak başarısız oluyorlar.

    Birçok insan, hayvanlar için neyin en iyi olduğunu veya onların istek ve ihtiyaçlarını düşünmeden, genellikle yalnızca görünüşe dayalı olarak, dürtüşel olarak hayvanları edinir. Örneğin, Florida’da yaşayan biri, Sibirya husky’yi edinebilir – özellikle aşırı ısınmaya karşı hassas olan çift kürklü bir cins – çünkü turun görünümünü beğenirler. Ancak kürküyle Florida’nın sıcak ve nemli ikliminde muhtemelen rahatsız ve hatta mutsuz olacaktır. New York City’de küçük bir apartman dairesinde yaşayan biri, border collie gibi son derece enerjik bir cins edinebilir, köpeği tüm gün boyunca küçük bir alanda (ya da daha kötüsü, bir ev içi kafeste) kilitli tutabilir ve ardından hayvanı “hiper” olduğu için azarlayabilir.

GE: Tam da u yüzden herkes köpek sahibi olmamalı , köpek sahiplenmenin şartları belirlenmeli, köpek sahipliği eğitimleri köpek almadan önce şart konmalı diyoruz.

Haklı payları olsa da bu konu bu denli siyah-beyaz değil. Huskysini alıp hava sıcakken klimalı ortamda tutup sabah ve akşam serinliğinde uzun bisiklet turlarına çıkaranlara ne demeli? Bu, her köpek gittiği ortama illa ki ayak uydurur anlamına gelmez tabii ki; ancak bu tip uygulamaların önüne yaşam tarzlarına uygun olmayan ailelere belirli ırkların sahiplendirilmemesiyle başlayarak geçebiliriz. Merdivenaltı üretici problemine tekrar dikkat çekiyorum. Eğer köpek refah açısından durumla başa çıkamıyorsa, egzersiz eksikliğinden gece gündüz bahçede havlamak gibi, bunun takipçisi ve hesap sorucusu gene kanunlar olmalıdır.

Şimdiye kadar insan-hayvan ilişkisinin tamamen insanın bencil beklentilerinden kaynaklanan hasıraltı bir zalimlik gibi göstermeleri sizin de dikkatinizi çekti mi?

Halbuki insan-hayvan ilişkisi bunun çok daha ötesinde birşey. Kedi ya da köpeğimizle kurduğumuz bağ çoğu zaman arkadaşlarımızla kurduğumuzun çok ötesinde. Sevgilimiz ya da çocuğumuz yok diye bir ev hayvanı beslemiyoruz. Peki belki bazıları besliyordur! Asıl nedenimiz evcil hayvanımızla türler arası bambaşla bir ilişki deneyimlememiz. Bunun bedelinin her seferinde ev hayvanının refahına mal oluyormuş gibi hissettirmek gerçeği yansıtmıyor.

Bazen yaşlı bir çiftin Chihuahuasıyla hergün yürüyüşe çıkmasına, bazen de karşılıksız sevgilerin en güzellerinden birini deneyimleyerek çok daha derinlere bakmamıza vesile oluyorlar. Sürüsünü savunan, evini koruyan, çocuğumuzu zehirleyecek torba torba uyuşturucuları tespit eden, kayıp insanların izini süren, dağılmış koyun sürümüzü toplayıp getiren, boğulmakta olan insanları karaya çıkaran, görme engellilere rehberlik eden, epilepsi hastalarının yaklaşan nöbetlerini haber vererek güvenli bir yere sığınmalarını sağlayan, kanserli hücreleri koklayarak buldukları için erken tanı şansını arttıran, sokağa bile çıkmaya çekinen duygusal çöküntüdeki insanlara eşlik eden binlerce köpekle olan tek derdimiz su kaplarının düzenli değiştirilip değiştirilmediğine indirgenemez.

   İnsanlar rutin olarak arkadaşlarını acımasız “kolaylık” uygulamalarına maruz bırakırlar: Kedilerinin ayak parmaklarını kanunsuz keserek keserler, bir musluğu koklamak için durduklarında köpekleri sürüklerler, her bekçilik yaptıklarında onlara “sus” diye bağırırlar ve onları kilitlerler. Onları kendi evlerindeki mahkûmlar gibi (“ev içi kafesinde tutmak”) davranırlar.

 Demogoji.

  Ayrıca birçok insan, onlarla vakit geçirmek ve onları tasma ve koşum takımı üzerinde gezdirmek yerine, hayvanlarının gözetimsiz olarak açık havada dolaşmasına izin verir. Bu ihmal, kedileri ve köpekleri araba çarpması, saldırıya uğrama veya istismara uğrama konusunda aşırı risk altına sokar; bulaşıcı hastalıklar; aşırı hava koşullarına yenik düşmek; ve hatta mülklerinde onları istemeyen insanlar tarafından vurulmak veya zehirlenme gibi.

 Tekrar tekrar aynı yere dönüp bireysel insan hatalarını insan evriminin çok değerli bir parçası olan insan-hayvan ilişkisinin yanlışlığına kanıt göstermekten sıkılmıyorlar. Çocuk yetiştirmedeki hatalarımızdan dolayı birgün doğumların durdurulmasını savunan bir grup gibiler.

  GE: Daha çok evangelist kıyamet günü tarikatları yaklaşımı gibi. Türkiyede de kendine oldukça çok yandaş bulan PETA nın insan hayvan ilişkisi ile ilgili ortaya koyuduğu prensiplerin tartışılamaz olması bana Tanrıyı kıyamete zorlama mantığını güden evangelist yaklaşımı hatırlattı nedense…. önce hayvanları kurtaralım sonra insanlığın yok olmasını sağlayıp dünyayı kurtaralım……….

Yoldaş hayvanlar tamamen insanların insafına kalmıştır ama birçok insan acımasız, zalim ve vahşidir. PETA’nın dosyaları, oklarla vurulan, havai fişeklerle havaya uçurulan, benzine batırılan ve ateşe verilen, mikrodalga fırınlarda pişirilen, it dalaşlarında yem olarak kullanılan, şeytani ayinlerde işkence gören, dövülen köpek ve kediler de dahil olmak üzere taciz raporlarıyla dolup taşıyor. canı sıkılan çocuklar tarafından beyzbol sopalarıyla, kaçmaları için “onlara bir ders vermek” için arabaların arkasına sürüklendiler ve havlamalarını susturmak için koli bandıyla bağlandılar. Bunun gibi istismarlar her gün oluyor.

 Demogoji. Çözüm hayvanların kanunlarla daha kararlı bir şekilde korunmasında.

   Tüm bu nedenlerle ve daha fazlası için PETA, daha fazla hayvanın doğmasını ve sonunda evsiz kalmasını veya istismara uğramasını önlemek için çok çalışıyor. Lütfen bize yardım edin: PETA’nın ‘’Kısırlaştırın!’’ ile hayat kurtaran bir ameliyata sponsor olun Hemen, Lütfen programlayın. Asla yetiştiricilerden veya evcil hayvan mağazalarından hayvan satın almayın. Bir hayvana ömür boyu bakmak için gereken zamana, paraya, sabra, bağlılığa ve sevgiye sahipseniz, bir barınaktan bir hayvan sahiplenin. Hayvanlarınızı kısırlaştırın, olabileceğiniz en iyi koruyucu olmayı taahhüt edin ve tanıdığınız herkesi de aynısını yapmaya teşvik edin.

 Doğru! Sahipsiz köpekler, üretime alınmayacak köpekler kısırlaştırılmalı; ancak sadece isteniyorsa barınaklardan köpek alınmalı. Bu, çocuk bakım evlerindeki çocuklar tükeninceye kadar eşlere kendi çocuklarına sahip olamayacakları gibi bir baskının başka türlüsü değil mi?

Bunun her ne kadar yüce bir davranış olduğuna inandırılmaya çalışılsa da barınaktan köpek almak toz pembe bir deneyim değildir. Evlat edilebilir olması için köpeklerin karakter testinden geçip agresyon başta olmak üzere insan yaşamına uyumlu olup olmadıklarından emin olunmalıdır. Ne yazık ki barınağa düşen köpeklerin çoğu hem bu eğitim ve sosyalizasyondan mahrum hem de büyük ihtimalle çeşitli taciz vakaları nedeniyle davranış problemlerine sahip olabilirler. Bunların rehabilite edilmesi kaynak, yeterli sayıda bu işten anlayan eğitmen ve zaman alır. Barınaklar bu kadar zaman ve alana sahip midir? Ne yazık ki hayır! Hayvan Refahı için çalışan pek çok barınak ne yazık ki yeni köpeklere sans tanımak için belirli bir süre içinde yuva bulamayanları uyutmak zorunda kalırlar. Uyutulanlar arasında rehabilite edilemeyecek köpekleri de eklediğinizde barınaktan evlat edinilen her köpek için onun yolunu açmak için bertaraf edilen düzinelerce köpekten bahsediyor olabiliriz.

Gökten Eker’le yaptığım bir telefon sohbetinde çok önemli bir konuya dikkatimi çekti. Bugün Türkiye’deki barınak ve sokak köpekleri popülasyonuna göz gezdirdiğimizde çoğunluğun safkan köpek ırkları değil de zaten Osmanlı’dan beri sokaklarımızda yaşayan köpeklere ek olarak bolca kırsal alana ait çoban köpeği tipi köpekler oluşturuyor. Bu durumda sorunun, kaç tane 2000 Avroya alınan X ırkından köpeğinin sokakları arşınladığından çok, organize bir kısırlaştırma, evlat edinilebilecek köpeklerin tespiti ve onların gelip teslim alınabileceği ferah alanlardan geçtiğini anlamız gerekiyor.

İnsanlar isterse sokaktan, isterse barınaktan, isterse dikkatli bir yetiştiriciden, isterse yeni yuva arayan birilerinin köpeğini alabilme özgürlüğüne sahip olmalı. Tek bir ideal olmadığı gibi bunu dayatmak da mümkün değil. PETA’nın amacı yukarda defalarca gösterdiğim gibi insan-hayvan ilişkisine dayalı içine evrildiğimiz o dünyanın son bulması. Elbette ki bu yaşamda aksaklıklar, yapılan hatalar, üzerinde düşünülmesi gereken uygulamalar var: ancak PETA üzüm yemek değil bağcıyı dövmek istiyor. Duygularımızla karar vermeyelim.

Kaynak:

https://www.peta.org/about- peta/whypeta/pets/#:~:text=Animal%20Rights%20Uncompromised%3A%20’Pets’&text=At% 20PETA%2C%20we%20love%20and,cats%20through%20spaying%20and%20neutering

The post PETA’nin Evcil Hayvan Bakımına Bakışı ve Dünya’ya Etkisi first appeared on Göktan Eker.

]]>
Etik Köpek Yetiştiricilerine Gereksinimin Nedeni https://www.goktaneker.com/2022/09/17/etik-kopek-yetistiricilerine-gereksinimin-nedeni/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=etik-kopek-yetistiricilerine-gereksinimin-nedeni Sat, 17 Sep 2022 14:14:32 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3775 Barbara Fisher -Çeviri: İlker Ünlü “Onu barınaktan kurtardım.” Bir köpek sahibi size bu sözleri kaç kez söyledi? Bu günlerde insanlar bir köpek edinmenin tek yolunun bir köpeği kurtarmak olduğundan çok[...]

The post Etik Köpek Yetiştiricilerine Gereksinimin Nedeni first appeared on Göktan Eker.

]]>
Barbara Fisher -Çeviri: İlker Ünlü

“Onu barınaktan kurtardım.” Bir köpek sahibi size bu sözleri kaç kez söyledi? Bu günlerde insanlar bir köpek edinmenin tek yolunun bir köpeği kurtarmak olduğundan çok eminler. Ahlaki yüksek zemini korumakla ilgilenen bir kişi, bir yetiştiriciden asla bir yavru satın almaz, çünkü “yetiştirici” kelimesi merdiven altı üreticiler ile eş anlamlıdır, değil mi? Sahiplenmeyi ve asla yetiştiriciden yavru almamayı onaylıyoruz.

Ve kaç kez bir kişinin köpeğinin davranış sorunlarını “Önceki sahibi tarafından taciz edildi” ifadesiyle açıkladığını duydunuz. Çoğu zaman, köpeğin, tacizci erkek olduğu için erkeklerden nasıl nefret ettiği veya örneğin, tacizcinin parmak arası terlik giydiği için parmak arası terliklerden nasıl korktuğu hakkında hazır bir hikayeleri vardır. Bunun
ne sıklıkla tamamen spekülatif olduğunu düşünüyorsunuz? Bir kişinin köpeği barınağa getirip “Bu köpeği parmak arası terlik giyerek taciz ettikten sonra teslim ediyorum” demesi çok mu muhtemeldir?

Bunlar sadece insanlar tarafından yapılan varsayımlardır, çünkü tercih edilen bir anlatıya uygundurlar. Bir köpeği istismardan kurtardığınızı düşünmek tamamen kahramanca bir duygudur, oysa köpeğin basitçe eğitimsiz olduğunu düşünmek paniğe neden olur ve bunu değiştirmek sizin sorumluluğunuzdadır. Ama gerçekten, iki senaryodan hangisinin doğru olma olasılığı daha yüksek?

Kurtarmak kesinlikle takdire şayan ve geçerli bir şey olsa da, yukarıda sayılan sebeplerden ve ayrıca küçük çocuklarım olduğu için bunu yapmamayı seçtim. Köpeğin sağlığını ve davranışını tahmin etmede en iyi şansa sahip olmak istedim. Köpeğin ilk deneyimlerini ilk elden görmek ve herhangi bir davranış sorununu ortaya çıktıkça ele alabilmek istedim.

Seçtiğim cins İngiliz Setter’dı ve etik bir yetiştiriciden bir tane istediğimi biliyordum. Bu yazıyı buruşturup öfkeyle çöpe atmadan önce, İngiliz Setter’in sevenler ve yetiştiricileri için bir dernek olan İngiliz Setter Derneği Amerika’nın üyeleri için bir kriterler listesi mevcut. Üye olmak için herkesin bu etik kurallara uyması gerekir.

Aşağıdakiler, kuralların tamamı değil, ancak birkaç önemli nokta:


“Ben sadece bireysel köpeğin değil, aynı zamanda bir bütün olarak ırkın itibarı ve refahının da bekçisiyim.”


“Her köpeğe ayrı ayrı değer verildiğini, ve yalnızca fiziksel olarak değil ve mizaç olarak sağlıklı yetiştirildiğini bilmek benim görevimdir.”


“Bir batım üretimi yapacak olursam, o köpeklerin yaşamları boyunca benim sorumluluğum olduğu önermesini kabul ediyorum.”

İstediğimiz yetiştiriciyi seçtikten sonra, Taran adını verdiğimiz benekli küçük çocuğumuzu gerçekten almamız aylarımızı aldı. Müstakbel anne babasıyla tanışmak için seyahat ettiğimizde hamile bile değildi. Bekleme sırasında yavru köpekler ve ırkı hakkında kitaplar okuduk, evin etrafını çitle çevirdik ve ihtiyacımız olan her şeyi aldık. Onu almaya gideceğimiz gün geldiğinde tamamen hazırdık. Bir köpek yavrusuna sahip olmak, özellikle aktif ve huysuz bir çocuğu evlat edinmekle karşılaştırılabilir, çok zor bir iştir.

Neyse ki uzun bekleyiş bizi zorluklara tamamen hazır hale getirdi. Ayrıca, eğer ondan vazgeçmeye karar verirsek, yetiştiriciler onu geri alacaktı. Köpeklerinden birinin barınağa gitmesine asla izin vermezler çünkü hiçbir etik yetiştirici bunu yapmaz.


Köpekler insan müdahalesinin ürünüdür. Bir zamanlar kurttular, ama insanlar en çok işe yarayanları insan dostu olarak seçtiler. Köpekler uzun bir süre boyunca kendi eşlerini seçtiklerinde, Avustralya dingoları gibi vahşi köpekler ortaya çıkar.

Etik yetiştiriciler ortadan kalkarsa ne olacak? Bu, gerçekleşen tüm köpek üretiminin, ne yaptıklarını gerçekten bilmeyen insanlar tarafından veya kimsenin sağlık veya mizaç veya yarattıkları ırkların geleceği ile ilgilenmediği gerçek merdiven altıcılar tarafından düzenlenen tesadüfi köpek çiftleştirmeleri olacağı anlamına gelir. Asıl amacın o anlık fevri bir dürtü üzerine satın alınan sevimli yavrulardan para kazanmak olduğu üreticiler topluluğu.. Nihai sonuç, köpekler ve insanlar arasındaki ortaklığın kaybı olabilir. Artık “İnsanın En İyi Arkadaşı” olmayacaklardır.

Taran şimdi iki yaşında ve tanıştığı herkes tarafından seviliyor. O sadece güzel değil, aynı zamanda sağlıklı ve mizaç olarak da sağlam. Üç kabadayı genç erkekle küçük bir evi paylaşmasına rağmen, asla herkese karşı tamamen nazik olmaktan hiç vazgeçmiyor.

Kocam onu gittiği her yere götürüyor ve o bizim gururumuz ve neşemiz. Barınak köpekleri de harika olabilir, ancak birgün başka bir köpek alırsak, büyük olasılıkla etik bir yetiştiriciden olacaktır.

Ve bu sorun değil.

Kaynak: http://www.campuschroniclenews.com/an-argument-for-ethical-dogbreeders/

GE: Tam olarak bu sebeple yani alınan köpeğin sağlık karakter ve mizaç belirsizliğini ortadan kaldırmak için tüm barınaklarda mizaç testleri sosyal adaptosyon eğitimleri yapılmadan köpek sahiplendirilmemesi bence çok daha uygun olacaktır.

Zira muhtaç ve hasta hallerini görüp vicdan yaparak sahiplenilen köpeklerin bu durumları ortadan kalktığında gerçek mizaç ve karakterleri ortaya çıkmakta, çoğu insan için de bu altından kalkılamaz bir durum teşkil etmektedir.

Bir çok hayvanseverin köpek üretimi beş yıl yasaklansın talebini sık sık duyuyorum. Oysa biz etik yetiştiriciler, üretim kriterlerini karşılamayan , yani sağlık ,davranış ,anatomi, şecere gibi bir çok şartı yerine getirmeyen köpeklerin üretiminin ömür boyu yasaklanmasını isteriz.

Eğer sokak hayvanı sayısının artmasını istemiyorsak etik yetiştiricileri desteklemeliyiz böylece merdiven altı tabir edilen üreticilerle mücadele edebiliriz.

The post Etik Köpek Yetiştiricilerine Gereksinimin Nedeni first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ https://www.goktaneker.com/2022/07/22/kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kinoloji-acisindan-sokak-kopekleri Fri, 22 Jul 2022 14:23:38 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3771 KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM. GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen[...]

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
KİNOLOJJİ AKADEMSİNİN KURUCULARINDAN SEVGİLİ DOSTUM İLKER ÜNLÜ İLE 4P1K DERGİSİ İÇİN KİNOLOJİ VE SOKAK KÖPEKLERİ BAŞLIKLI SÖYLEŞİMİZİ SEVGİLİ OKUYUCULARIMIZ İLE PAYLAŞIYORUM.

GE: İlkercim selamlar ülkemizde son süreçte özellikle revize edilen hayvan hakları kanununun ardından sokak köpekleri ile ilgili birçok olumsuz olay meydana geldi, bir anda büyük bir kamplaşma oluştu. Bir taraf tüm köpeklerin toplatılması hatta uyutulması için kampanyalar yaparken diğer taraf ta sokak köpekleri için sınırsız özgürlük istiyor. Sosyal medyada karşılıklı hakaretlere varan yazışmalar görüyoruz ve artık makul çizgi iyice inceldi. Ben bu konuda makul alanın genişletilmesi bunun da gerek hayvan refahı gerekse başta etoloji ve  kinoloji gibi bilim dallarının ışığında gerçekleşmesi taraftarıyım. 

Bu kapsamda sorunun bazı noktalarını çok önem verdiğim bir kinolog olarak seninle konuşmak istiyorum,  ancak öncesinde okuyucularımız için kendini tanıtır mısın ?

İÜ: Köpekler hakkında öğrenmeyi ve öğrendiklerimi paylaşmayı seven birisyim diye özetleyebilirim sanıyorum kendimi. İngilizce öğretmeni olmam, çok geniş bir bilgi kaynağına kolaylıkla ulaşabilmemi ve öğretmenliğin verdiği pratikle bunları harmanlayıp yorumlayarak Türk köpek severlerle paylaşmamı kolaylaştırdığını düşünüyorum. Zaten henüz ilkokuldayken kendi hayvanlar ansiklopedimi yazmaya çalışır, beslediğim güvercinlerin bakım ve üretimi üzerine not defterleri tutardım. Kafam hep bu yönde çalıştı kısacası.

GE: Çok teşekkür ederim, dilersen multidisipliner bir bilim olan Kinoloji ve Kİnolog kavramları ile başlayalım, nedir kinoloji ve kinolog ne iş yapar bize biraz açıklar mısın ?

İÜ: Kinoloji -köpek bilimi- dediğin gibi çok geniş bir alanı kapsıyor. Yıllar önce eve bir usta gelmişti. Kitaplığımdaki köpekler üzerine yazılmış kitapları görünce dediğini hiç unutamıyorum: ‘insan bir köpek hakkında yazacak bu kadar çok şeyi nereden bulabilir ki?’ Kinoloji işte bize bunu sağlıyor. Köpeklerle ilgili masaya yatırılabilecek her konu kinolojinin bir parçası; ancak  çok geniş bir alan olduğu içinde insanlar yoğunlaştıkları belirli alanlarda uzmanlaşabiliyorlar. Batı üniversitelerinde kinoloji diye tek bir kürsü yok. Gidip kinolog olacağım diyemiyorsun. Üniversiteler davranış bilimleri ya da veterinerlik fakültelerinde fiziksel sağlık konusuna yoğunlaşmış durumda. Buradan çıkana da kinolog denmiyor. Örneğin İngilizce’de kinoloji ya da kinolog desen insanlar anlamıyor bile. Kullanılan bir kelime değil. Orda veteriner hekim ayrı, davranış bilimcisi ayrı, hakemi ayrı vs vs. Öte yandan biliyoruz ki Doğu Avrupa ülkelerinde ve Rusya’da kinoloji eğitimi üniversite düzeyinde verilebiliyor. Benim için yukarda kinolog sıfatını kullandın. Çok teşekkürler; ancak ben resmi bir üniversite eğitimi almadığımdan kinolog olmadığımı düşünüyorum. Öte yandan çocukluğumdan beri köpek okuyorum. Hemen her gün. Düzenli olarak köpeklerle ilgili yazılar yazıyorum ya da çeviriyorum . Kendi kendimi bu konuda iyi yetiştirdiğimi düşünüyorum. Gayri resmi olarak belki de artık bu titre kendimi alıştırmalıyım.

GE: İlker bir  süredir basında daha uzun süredir de sosyal medyada dönüp duran bana göre oldukça romantik ama altı o kadar dolu olmayan bir söylem var: ‘satın alma evlat edin.’ Barınaklardaki sahipsiz köpeklerin sayısı düşünüldüğünde gün geçtikçe en sağduyulu yaklaşımın bu olduğuna yemin edecek insanların sayısı da doğal olarak artışta. Bu asil çağrının tüm sorunların çaresi olduğunu düşündükleri açık. Ancak bu giderek bir zorlamaya hatta ırk köpek sahiplenenleri aşağılamaya ve ötekileştirmeye varan bir hal almış durumda , ne düşünüyorsun bu konuda ?

İÜ: 9 yıldır yurtdışındayım ve sosyal medyayı takip ettiğim kadarıyla özellikle de pet olarak beslenen köpekler için kullandığımız dilde bariz bir değişiklik gözlemliyorum. İnsanlar köpeklerine evlat diyor mesela. Mahsuru yok. Ben de köpeğime oğlum duyuyorum; ama günün sonunda onun bir köpek olduğunun da farkındayım. Köpeklere yaptığımız duygusal yatırımın ağırlığının, günlük kararlarımızı gitgide daha fazla etkilediğini düşünmüyor değilim. Kendini duygularıyla tanımlayan diğer Akdeniz ve Orta Doğu milletleri gibi ülkemizde de nedeni-nasılı konuşulmaktansa bize hissettirdikleri üzerinden tepkisel kararları rasyonalize etmeye çalışıyoruz gibime geliyor.

Satın alma evlat edin  sloganı,  köpek sahiplenmek isteyenler ve hali hazırda köpek sahiplenmiş insanları baskı altında bırakan bir yaklaşım. Kendilerini haklı çıkarmak için temelde iki argümana dayandırılıyor:

·  Özellikle de safkan köpek üretimi bu kontrolsüz artışın temel nedenidir.

·  Bunun için ticari pet amaçlı köpek üretimine son verilerek insanların barınaklardan köpek evlat edinmeye yönlendirilmesi iki sorunun birden çözümü anlamına gelir.

GE: Safkan Köpek yetiştiriciliğinin ardındaki bilimsel kültürel ve tarihi nedenleri sanırım biz de kamuoyuna çok anlatamıyoruz.  Söz gelimi konu milli ırklar Kangal – Akbaş olduğunda pek tepki gelmezken, başka ülkelere ait safkan ırklar söz konusu olduğunda müthiş bir linç gelebiliyor.

Sokak hayvanları sorununu çözme konusundaki safkan ırklara gösterilen bu yaklaşımda bir sorun var bence 

İÜ: Bu keyfi yaklaşım demin bahsettiğim nedeni-nasılı eşit mesafeden sorgulamak yerine benim inandığım, beni duygusal olarak besleyen öneri seninkine yaşam alanı bırakmaz argümanına dayanıyor. Sanırım politik olarak da buna idmanlıyız suan.

Çocuk Esirgeme Kurumlarındaki kimsesiz çocuklar bize neyi hissetiriyorsa içinde canlı sevgisi olan herkes de barınaklarda ağlamaklı gözlerle parmaklikların arasından bakan köpekleri görünce aynısını hissediyor olmalı. Ancak insanlara artık çocuk yapmayacaksınız taa ki kimsesiz çocukların hepsinin bir evi oluncaya kadar diyebiliyor muyuz? Hayır!

 İnsanların duygularından yola çıkarak çok geniş bir kitleyi etkileyecek karar alınması aklı selim midir? Öyleyse çocuk yapmayı da bırakalım.

GE: Eş değer bir örnek oldu. Ben burada hayvan refahı ve sokak hayvanı sayısının kontrolsüz artışının, doğa olarak köpeklerin ve insanların bu kontrolsüz durumdan mağdur olmasının karıştırıldığını düşünüyorum. Bilimsel altyapı ve hayvan refahı gözetilerek insan ile birlikte yaşamaya uygun, bir amaca yönelik , denetime tabi köpek yetiştiriciliği zaten merdiven altı tabir edilen saçmalığın da önüne geçecek bir yetiştiricilik olarak tüm batı ülkelerinde karşımıza çıkıyor.

Peki tüm Yetiştiriciler topyekün öcü mü? Doğru yetiştiriciler ile merdiven altı yetiştiricileri nasıl birbirinden ayırabiliriz ? 

İÜ: Bu söylemin dayandığı iddia köpek yetiştiricilerin hepsinin gözleri dönmüş bir şekilde para hırsıyla yanıp tutuştukları ve köpeklerini bir bakıma bu şekilde istismar ettikleri iddiasına dayanıyor. Sanki üretip üretip sokaklara atıyorlarmış gibi.

Tabii ki işini hakkıyla yapan, köpeklerini aile üyesi gibi sevip kollayıp doğan yavruları ellerinden geldiği kadar en doğru aileyle birleştiren yetiştiriciler olduğu gibi köpeğini yumurta makinası gibi görüp yıl boyunca sayısız batımla piyasaya bolca yavru pompalayan,  üstelik yavru alıcılarını dikkatsizce seçtiği için sıklıkla ömürlük aileleri ıskalayanlar da var. Tıpkı iyi ve kötü ebeveyn olanlar gibi. İkisini aynı kefeye koyarak aynı değerleri ve pratiği temsil ediyormuş gibi göstermek gerçekleri yansıtmıyor.

Bu sorumsuz köpek üreticilerini sıkı kanuni düzenlemelerle durdurmayı hedeflemenin yanında onlardan yavru alacak kişilerin köpek almadan önce sormaları gereken sorular, almaları gereken garantiler, köpeği aldıkları kişinin köpekleriyle ilişkisi, bakım şartları, bu ırkla olan geçmişi gibi çok önemli ipuçlarını bir araya getirmeleri gerekiyor. İnsanlar belirli bir ırka ait yavru  seçtiklerini sanıyorlar. Hayır. Onlar aslında doğru yetiştiriciyi seçiyorlar. Parayı o ırkın adına değil o yavrunun soy ağacına veriyorlar. O soy ağacındaki köpeklerin karakteri, fiziksel yapıları, genetik sağlıkları başta olmak üzere ister iş köpeği isterse de  ırk standartları yarışmalarındaki dereceleri şu Doberman’ı o Doberman’dan ayırıyor. Benim en çok güldüğüm soru, ”X ırkı köpekler ne kadardır?‘ sorusu. Bir ırkın ederi seceresidir; adı değil.

GE: Sana katılıyorum, tüm dünyada profesyonel yetiştiriciliğin etik kuralları var , başta hayvan refahı, sonrasında FIT FOR FUNCTION felsefesi, yani yetiştirilen ırkın tarihsel kültürel görevine uygun standartlarda yetiştirilmesi, tamamının kayıt altında olması, anne ve babanın üretim yeterlilik kriterlerini tam olarak karşılaması, yılda birden daha fazla çiftleştirmeme, genetik hastalıkların tespiti ve bu bireylerin kısırlaştırılarak yetiştiricilik programından ayrılması ilk etapta aklıma gelen ana kurallar.

Safkan Irk Köpekler deyince endemik rıklarımızda durum nedir ? 

İÜ: Köpek ırklarının çoğaltılmasının önüne geçmek deyince aklınıza sadece moda ecnebi ırklar geliyor olabilir. Halbuki bu yerli endemik ırklarımızın da gelecek nesillere ulaşmasının önüne geçmekle eş anlamlı olduğunu görmemiz gerekiyor. Kangal ve Akkuş (Akbaş) Çoban Köpekleri, Orta Anadolu Sultan Tazısı, Aksaray Malaklısı, Doğu Karadeniz Çoban Köpeği ve Türk Kopoyu gibi pek çok ırkmızın gelecek 10 yıl içinde sonsuza dek yok olabilirler. Neden? Safkan köpek üretimine tü kaka dendiği için.

GE: Bir kırılma noktasına geldik , safkan köpek yetiştiriciliğinin yasaklanmasını talep ederken endemik ırklarımızın da tarih sahnesinden silinmesine sebep olabiliriz. Bununla birlikte özellikle görev köpekleri  ( bomba, uyuşturucu arama vb.. ) ve hizmet köpekleri ( rehber köpekler, asistan köpekler terapi köpekleri vb..) yurtdışına bağımlılık fazlaca artar.

İÜ: Irklar da tarihin hediyesidir. Safkan köpek üretimi aynı zamanda tarihin bir kesitinin de değerleri olarak önemlidir. Borzoi (Rus Kurt Tazısı) Bolşevik Devrimine kadar Rus aristokrasisinin avcı köpekleri olmuşlardır. Eğer dönemin Rus edebiyatından da vazgeçmeyi planlamıyorsak tarihin belli bir dönemine şahitlik etmiş düzinelerce köpek ırkına da sadece kapitalizmin tüketim ürünlerinden biriymiş gibi muamele yapmayı bırakmalıyız.

Ayrica görev köpeği üretimi şakaya gelmez!

Safkan köpek üretimi görsel ve davranışsal tahmin edilebilirlik prensibine dayalıdır. Köpeğin soy ağacına bakarak bir sonraki neslin nasıl bir karaktere ya da çalışma kapasitesine sahip olacağını kestirmek önemlidir. Bu nedenle bazı ırklar çocuklu aileler için tercih edilenler arasında en yüksek sıradadırlar. Çünkü nesiller boyunca ne hayvana ne de insana agresyon göstermeyen bireylerden üretildikleri bilinmektedir.

Başka bir ırk grup çalışma kapasitesinin eğilimleri nedeniyle arama-kurtarma ya da polis köpeği olmaya çok daha yatkındır.

 Peki barınaklardan seçilenler dediğinizi duyar gibiyim. Elbette umulmadık cevherler her yerden çıkabilir; ancak en az iki yılınızı verdiğiniz bir eğitim sürecinde en uygun adayı seçtiğinizi bilmek maddi ve manevi daha doğru bir yatırım olmaz mı?

Nasıl Kangal ya da Akkuş (Akbaş) Köpeği diğer çoban köpekleri arasından sivrilebildiyse bir Alman Çobanı, Malinois, Doberman ya da Rottweiler da aynı nedenlerden dolayı aranan ırklar olmuşlardır. Korumadan, arama-kurtarmaya, rehber köpeklikten eşlik köpekligine profesyonel bir sonuç bekliyorsanız bunları sokaklardan tutarlı şekilde toplayamazsınız. Kendi ulusal yetiştirme programlarınız da yoksa yurtdışına bağımlı olursunuz.

GE: Evet barınak ve sokaklarda da topluma faydalı eğitimleri alabilecek köpekler var. Biz bu konuda uzun süredir çalışmalar yürütmeye çalışıyoruz. Ancak önümüzdeki en büyük engel sloganlaşmış veya klişeleşmiş tabirler. Satın alma sahiplen sloganının altını, sokak veya barınaklardaki köpeklerin öncelikle travmalarından arıdındırılması, sonrasında insan ile birlikte yaşayabilmeleri için eğitilmeleri gerekli. Ancak belediyeleri REHABİLİTASYON MERKEZİ adı altında açtıkları tesislerde bu konuda bir çalışma görmüyorum. Dostlar alışverişte görsün uygulamaları var ne yazık ki köpekler rehabilite edilip , eğitilirse sahiplenmeleri çok daha kolay olur, köpeklerin bu merkezlerde insan ile birlikte yaşamaya uygun hale getirilmesi gerekir. Ayrıca  barınaklarda bu yöntemle görev köpeği de bulunabilir ancak Belediyelerin istekli olması ve insan kaynakları eğitimine önem vermesi gerekir. 

İşte o zaman SATIN ALMA SAHİPLEN bir mantık çerçevesine oturur. Hele bir de sahiplenme yapanlara belediye hizmetlerinden indirim gelse işte o zaman talep de artar.

İÜ: Sana katılıyorum, safkan köpek yetiştiriciliğinin yukarıda anlatılan prensiplerde yapılması ve denetim geliştirilmesi, aynı zamanda büyük bir kısırlaştırılma seferberliği ki bu hem sokak köpekleri için hem de üretim yeterlilik kriterlerini kapsamayan ırk köpekler için ( davranış bozukluğu olan , genetik hastalığı olan , ırk standartlarına haiz olmayan vb… ) de uygulanmalı. 

Safkan köpek severleri bir çeşit nazi parti üyesiymiş gibi gösterip çatlayıncaya kadar besledikleri ve artık obezitenin ölümcül sınırlarına dayanmış sokak köpeklerini sevgileriyle öldüren köpek severleri anlamaya çalışmak çok yorucu. Mahallelerde artan sayıları nedeniyle çeteleşen köpeklere toz  kondurmayan, bu huzursuz edici gerçekle yaşamak zorunda olduğumuzu bize sanki mantıklı bir şeymiş gibi dayatanlar da cabası.

İnsanlar ırk standardına dayalı köpek üretiminin görüntü bazlı sosyal medya şirinlikleri yaratma amaçlı yapıldığını sanıyor. Bet sesli bir şarkıcı nasıl müziğin gerçeğini değiştiremezse mental ve duygusal sağlıklarına önem verilerek yapılan köpek yetiştiriciliği de insan yaşamına son 15000 yıldır olduğu gibi değer katmaya devam eder. Tüm yapılması gereken üretilen köpeklerin kontrollü, takip edilebilir ve denetlenebilir bir üretim programının meyvesi olacak şekilde kanuni düzenlemeler yapılması.

GE: Sana katılıyorum ilker. Bununla birlikte sokak köpeklerini morfolojik olarak incelediğimizde ağırlıklı çoban ve av köpeği melezleri olduklarını görüyoruz. Yani popülasyon kontrolüne kırsaldan başlarken, şehirlerde de saf ırk yetiştiricilik kurallarının uluslararası kurumların yani FCI ve ülkemizdeki temsilcisi KIF prensipleri ile yapılması soruna hızlı çözüm üretecektir.

İlkercim çok değerli bilgiler bunlar. Sorun ile ilgili farklı sesleri,  farklı önerileri en önemlisi bilimsel yaklaşımları ele almaya devam edeceğiz. Eklemek istediğin bir şey var mı ? 

İÜ: Son olarak köpeklerin hepsini kısırlaştırıldığı, safkan köpek yetiştirme programlarının durdurulduğu bir dünyaya bir gün uyandığımızda barınaklardaki köpeklerin de bir gün tükeneceğini tahmin edersiniz. O zaman köpeksiz ne yapacağız? İddia edildiği gibi kişisel kaprislerimiz için beslenmedikleri zaman. Dostumuz, iş arkadaşımız, kurtarıcımız, refakatçımız olmadıkları zaman..

GE: Çok teşekkür ederim ilşkercim görüşmek üzere

The post KİNOLOJİ AÇISINDAN SOKAK KÖPEKLERİ first appeared on Göktan Eker.

]]>
Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar https://www.goktaneker.com/2022/07/10/kopek-sahipleri-gozunde-melez-ve-safkan-kopekler-arasindaki-farklar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kopek-sahipleri-gozunde-melez-ve-safkan-kopekler-arasindaki-farklar Sun, 10 Jul 2022 15:27:06 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3766 Facebook Kinoloji Akademisi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir. GE: Genellikle safkan ırk köpekler ve melez köpekler ile ilgili çok fazla kıyaslama yapılır. Bununla birlikte farklılıkları veya benzerlikleri ortaya koymak,[...]

The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.

]]>
Facebook Kinoloji Akademisi https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir.

GE: Genellikle safkan ırk köpekler ve melez köpekler ile ilgili çok fazla kıyaslama yapılır. Bununla birlikte farklılıkları veya benzerlikleri ortaya koymak, bu bilimsel temelli çalışmalar sonucunda eğitim davranış veya popülasyon kontrolü konularında çalışma yapmak mümkün olabilecek gibi gözükür. He ne kadar her bilimsel araştırma oldukça önemli olsa da iş köpek sahiplerinin doldurdukları bilgiler ışığında oluşturulan anketler olunca ben her zaman temkinli olmuşumdur. Zira ikili konuşmalarda veteriner ziyaretleri ve eğitmenle yapılan görüşmelerde bir çok şikayet ya da sorun dile getirilse de konu anket ve yabancılara köpeklerimiz hakkında vereceğimiz bilgiler olunca durum biraz değişiyor. Bu sebeple insan faktörünün en aza indirilerek yapılacak etolojik temelli gözlemlerin daha doğru sonuçlar vereceğini düşünmekteyim.

Borbála Turcsán (*1,2) , Ádám Miklósi,(*1,3 ) ve Enikő Kubinyi(*1)

Giriş

Yeni bir köpek arkadaşı seçmek söz konusu olduğunda, uyumsuz bir ırk seçmek, hem sahibinin hem de köpeğin iyiliği açısından korkunç sonuçlar doğurabilir. Farklı köpek ırklarının tipik davranışları önemli ölçüde bilimsel ilgi çekmiş olsa da (örneğin [1]), karışık ırk köpeklerle ilgili çalışmalar nadirdir. Melez köpekler, tanım gereği, tanınan hiçbir ırka ait olmayan ve ataları genellikle karmaşık veya bilinmeyen heterojen kökenli köpeklerden oluşur.

İnsanlar tarafından tanınan ırkların melezleri (örneğin, “tasarımcı köpekler”); safkan ve melez bir köpeğin yavruları; iki melez köpeğin yavruları veya başıboş, vahşi veya sokak köpeğinin torunları olabilirler. Melez köpeklerin yüzdesinin (ABD’de evlerde yaşayan tüm köpekler içinde), Amerikan Veteriner Hekimler Birliği [2] tarafından yaklaşık %53 ve Amerikan Evcil Hayvan Ürünleri Birliği tarafından [3] yaklaşık %44 olduğu tahmin edilmektedir. Almanya ve Birleşik Krallık’ta köpeklerin yaklaşık %31-33’ü melez ırklardan [4,5], Avustralya’da ise evlerde yaşayan köpeklerin nüfusunun yarısını melez köpeklerden oluşturmaktadır [6].

Bilimsel veri tabanlarında, melez köpekler yaklaşık üçte birini oluşturur [7-9]. Ancak, bu verilerin yalnızca “sahip olunan” köpek popülasyonunu tahmin ettiği düşünüldüğünde (evcil hayvan endüstrisi raporlarına, veterinerlik kayıtlarına, ev panellerine veya posta anketlerine dayalı olarak) bu oranların tüm köpek popülasyonundaki gerçek melez sayısını muhtemelen olduğundan az tahmin etmesi muhtemeldir. 10]). Melez köpeklerin başıboş, vahşi ve sokak köpek popülasyonlarına katkısını güvenilir bir şekilde tahmin etmek zordur. Bununla birlikte, muhtemelen dünya çapındaki köpeklerin çoğunluğunu temsil etmektedirler [11].

Melez köpeklerin genellikle safkanlara göre zindelik açısından bazı fenotipik avantajlara sahip olduğu varsayılır (örneğin, daha iyi sağlık ve hastalıklara karşı daha düşük duyarlılık), çünkü daha düşük bir homozigotluk seviyesi gösterirler ve çok daha yüksek genetik varyasyona sahiptirler [12-14]. Bu da melez canlılığa yol açar [15]. Bazı araştırmalar, yetişkin melez köpeklerin safkanlara göre kalıtsal genetik hastalıklardan muzdarip olma ve daha uzun yaşama olasılığının daha düşük olduğunu bildirmiştir [12,16-18].

Çeşitli çalışmalar, karışık ırklar ve safkan köpekler arasında davranışsal farklılıklar tespit etmiştir. Örneğin, Bennett ve Rholf [7] melez ırkların daha itaatsiz, daha sinirli, daha heyecanlı olduklarını ve melez ırklarda safkan köpeklere göre daha sık aşırı havlama sergilediklerini bildirmiştir.

Hsu ve Sun [19], karışık ırklarda (yabancılara, köpeklere ve sahiplere karşı) üç saldırganlık alt ölçeği için daha yüksek oranlar bildirmiştir. Melez köpeklerin gürültü fobisi geliştirme riskinin arttığı bildirilmiştir [20]; safkanlara göre tanıdık olmayan insanlara karşı daha saldırgan, daha korkulu ve dokunmaya daha duyarlı olma olasılıkları daha yüksektir [21].

Temas et al. [22], oyuncak köpekler grubu dışındaki tüm AKC ırk gruplarına göre melez köpeklerde daha yüksek nevrotiklik, köpeğe yönelik korku ve insan odaklı korku bulmuştur. Öte yandan Ottenheimer-Carrier ve ark. [23], üç kişilik değerlendirmesinde safkan ve karışık cins köpekler arasında herhangi bir fark bulmamıştır.

Bununla birlikte, bu çalışmaların temel amacının safkanları ve melez köpekleri karşılaştırmak olmadığını belirtmek gerekir. Bu nedenle, bu sonuçlar, köpeklerin safkan statüsü dışında bu köpek grupları arasındaki bir dizi başka sistematik farkı yansıtabilir. Örneğin, köpek besleme uygulamalarının çok sayıda davranış özelliğiyle ilişkili olduğu rapor edilmiştir (örneğin [9,24–26]), bu nedenle bu faktörlerdeki farklılıklar, karma ve safkanlar arasında davranış farklılıklarına neden olabilir. Mevcut çalışmada, çeşitli davranış özelliklerinde ve köpek bakim özellikleri açısından karışık ırklar ve safkanlar arasındaki olası farklılıkları araştırdık.

Birçok ırktan çok sayıda birey birlikte araştırıldığında, ırka özgü davranış özelliklerinin birbirini dengeleyebileceğini varsaydık. Bu nedenle, karma cinsler ve safkanlar arasındaki köpek bakim uygulamalarındaki farklılıkları kontrol ettikten sonra, büyük bir karma cins köpek ve safkan köpek popülasyonunun ortalama davranışsal özellik puanları arasında hiçbir fark olmamasını bekledik. İki popülasyon arasındaki gen akışı da bu hipotezi destekliyor.

Safkanlar genellikle eski karışık ırklardan kaynaklanır ve karışık ırkların ataları arasında genellikle safkanlar bulunur. Hem sahiplerin hem de köpeklerin demografik özelliklerini ve ayrıca köpek besleme uygulamalarını ölçen iki anket geliştirilmiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçlarken Anket 2 de tipik davranış problemlerini.

Malzemeler ve yöntemler

Etik Beyanı

Verileri, köpeklerin davranışlarını sahip raporu aracılığıyla değerlendirmek için tasarlanmış çevrimiçi bir anket kullanarak topladık. Halihazırda yürürlükte olan Macar kanununa göre (”1998. évi XXVIII. Törvény”—Hayvanları Koruma Kanunu, 3. paragraf, 9. nokta), köpek davranışlarına yönelik invaziv olmayan gözlemsel deneyler, hayvan deneyleri olarak kabul edilmez ve bu nedenle, izin verilir. Üniversite Kurumsal Hayvan Bakım ve Kullanım Komitesi’nden (UIACUC) herhangi bir özel izin alınmadan gerçekleştirilebilir.Anketlerin doldurulması gönüllü ve anonimdi, bu nedenle çalışma, katılımcıların mahremiyetini ihlal etmedi. Bilgilendirilmiş onam, anketlerin giriş mektubuna dahil edilmiştir.

Örnekler

Anket yöntemini kullandık çünkü ırk ve köpek bakımı uygulamaları açısından oldukça çeşitli olan çok sayıda denekten veri toplamamıza izin verdi. İlk anketi toplam 14.004 köpek sahibi, ikinci anketi ise 10.240 kişi doldurdu. Eksik veri ve tekrar içeren raporları hariç tuttuk (sahiplerin aynı köpek hakkında iki veya daha fazla rapor doldurduğu durumlarda, bu verileri yalnızca test-tekrar test ve değerlendiriciler arası güvenilirliği hesaplamak için kullandık). Her iki anketi de dolduran N = 312 sahip vardı, demografik ve köpek besleme soruları sadece bir kez değerlendirildi. Köpekleri, sahiplerinin özelliklerine göre safkan ve karışık cins gruplara ayırdık. Safkan gruptaki ırk popülaritesinin etkisini kontrol etmek için her iki araştırma için bir kesme noktası tanımladık, böylece belirli bir ırktaki maksimum birey sayısı Anket 1 için N = 60 ve Anket 2 için N = 37 oldu. Safkan ve melez gruptaki toplam birey sayısını eşleştirmek için kesme noktasını belirledik. Bir cins, kesme noktasından daha fazla bireyle temsil ediliyorsa, son veri seti için rastgele bir örnek seçtik.

Anket 1’in son örneğini N = 9186 köpek (safkanlarda 4593 ve karma gruplarda 4593), safkan grup 254 ırktan oluşuyordu ve hiçbir ırkın 60’tan fazla temsilcisi yoktu. Anket 2’nin son örneğinde N = 6384 köpek (safkanda N = 3199 köpek ve karma cins grubunda N = 3185 köpek) vardı, safkan grup 251 cinsten oluşuyordu ve hiçbir cinsin 37’den fazla temsilcisi yoktu. Veritabanlarının tanımlayıcı bilgileri ek materyalde bulunabilir (S1 ve S2 Tabloları).

Prosedür

Almanya’da, her ikisi de Alman “Dogs” dergisinin serbest gazetecisi Jesko Wilke tarafından geliştirilen iki anket gerçekleştirdik.Veriler derginin kendi web sitesi (www.dogs-magazin.de ) tarafından çevrimiçi olarak toplanmıştır. Anket 1’in sonuçları halihazırda [9] ve [27]’de yayınlanmıştır. Her iki anket de iki bölümden oluşmaktadır.

İlk bölümde, sahiplerin ve köpeklerin demografik özellikleri ile köpek besleme uygulamaları hakkında bilgi toplandı. Bu sorulardan 12’si her iki ankette de aynıydı; sekizi sadece birinde mevcuttu. İkinci kısım iki ankette farklılık göstermiştir. Anket 1, köpeklerin genel davranış eğilimlerini (kişilik) ölçmeyi amaçladı ve insan kişilik envanterine dayalı olarak geliştirildi. Bu anket 24 maddeyi içeriyordu (örneğin, “Köpeğim belirsiz durumlarda bile sakindir”) ve her bir madde için sahiplerden 3 puanlık bir ölçekte (doğru, kısmen doğru ve doğru değil) katılma düzeylerini belirtmeleri istendi. (bkz. S3 Tablosu). Temel bileşen analizini kullanan önceki sonuçlarımız, 24 maddeden 17’sinin sakinlik, eğitilebilirlik, köpek sosyalliği ve cesurluk olarak etiketlenen dört bileşene ait olduğunu ve tüm özelliklerin orta veya yüksek iç tutarlılığa sahip olduğunu ortaya koymuştur ([9,27], S3 Tablosu).

Anket 2, “Köpeğim onu çağırdığımda genellikle beni dinlemiyor” (S4 Tablosu) gibi 12 tipik davranışsal sorun örneği listeledi. Yine, sahipler her bir ifadeye ne kadar katıldıklarını 3’lü bir ölçek kullanarak belirtmişlerdir.Sorular, yalnızca köpeklerin davranış sorunlarının yaygınlığını değil, aynı zamanda köpek sahiplerinin bu davranışlara karşı tutumunu da değerlendirmek için tasarlanmıştır; yani onları sorunlu olarak görüyorsa. “Sorunlu davranış” ölçeğinin (Cronbach’s alpha = 0.720) 12 maddesinin iç tutarlılığı, sahiplerin köpeklerinin davranışlarını genel olarak ne kadar sorunlu değerlendirdiğine işaret eden tek bir özellik oluşturduklarını gösterir. Belirli bir özelliğe ait değişkenlerin ortalamasını alarak Anket 1 ve Anket 2’nin özellik puanlarını hesapladık.

Test-tekrar test güvenilirliğini hesaplamak için aynı köpek hakkında aynı köpek sahibine ait çoklu raporları kullandık (Sörvey 1’de N = 208 ve Anket 2’de N = 280) ve ikinci bir sahibinden (aynı köpeğin) toplanan raporları ( Anketlerin değerlendiriciler arası güvenilirliğini değerlendirmek için Anket 1’de N = 85 ve Anket 2)’de N = 136.

Istatistiksel Analizler

Anketlerin güvenirlik analizleri Anketlerin test-tekrar test ve puanlayıcılar arası güvenirliğini sınıf içi korelasyonları (test-tekrar test: İki Yönlü Karma model, tutarlılık; değerlendiriciler arası: Tek Yönlü Rastgele model, mutlak uyum) kullanarak analiz ettik.

Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları Veriler, her bir köpek için ayrı bir veri noktası olarak bireysel düzeyde analiz edildi. Safkan ve karma cins köpekler arasındaki farkı analiz etmek için, bağımsız örnek t-testlerini kullanarak köpek grupları arasında beş davranışsal özelliği (Araştırma 1’deki dört kişilik özelliği ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği) karşılaştırdık ve etki büyüklüğü Cohen’s d kullanılarak tahmin edildi.

Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları İki anket arasında ortak olan on iki soru için iki anketin verilerini bir araya getirdik. Kategorik değişkenler köpek grupları arasında (safkan ve melez) ki-kare testleri ile z post hoc testi ile karşılaştırıldı ve iki gruptaki köpeklerin yaşları Mann-Whitney U testi kullanılarak karşılaştırıldı. Demografik ve köpek besleme faktörlerinin karşılaştırılması için standartlaştırılmamış etki büyüklüğü istatistikleri sağladık (yani gruplar arasındaki farkın büyüklüğü); çünkü bu durumda onları standart ölçülerden daha anlamlı bulduk [28].

Davranış farklılıkları ile demografik/köpek besleme farklılıkları arasındaki ilişki Davranışsal özellikler ile demografik ve köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkileri beş genel doğrusal model (GLM) kullanarak analiz ettik. Her modelde bağımlı değişken davranışsal özellikti ve açıklayıcı faktörler sabit bir faktör olarak köpek grubunu (safkan ve karışık cins) ve köpek grupları arasında anlamlı farklılıkların bulunduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini içeriyordu. ortak değişken olarak yaş ve sabit faktörler olarak kategorik değişkenler). Bu GLM analizlerinin amacı, yalnızca demografik ve köpek besleme faktörlerinin davranışsal özelliklerle nasıl ilişkili olduğunu araştırmak değil, aynı zamanda demografik ve köpek beslemede herhangi bir farklılık kontrol edilirken köpek grupları arasındaki davranış farklılıklarının önemli olup olmadığını araştırmaktı. faktörler. Ayrıca köpek grubu ile demografik/köpek tutma faktörleri arasındaki tüm iki yönlü etkileşimleri de ekledik.

Önemli bir etkileşim, belirli bir faktörün safkanlarda davranışsal özellik ile karma ırklardan farklı bir ilişkisi olduğu anlamına gelir. Anlamlı olmayan etkileşimler, azalan önem sırasına göre sırayla modelden çıkarıldı; ancak tüm ana etkiler, hatta önemsiz olanlar bile modelde bırakılmıştır. Nihai modeldeki her bir faktörün etki büyüklüğü, modeldeki diğer faktörler toplam hatasız varyasyondan hariç tutulduğunda, belirli bir açıklayıcı faktöre atfedilebilen toplam varyasyon oranını yansıtan kısmi eta kare ile tahmin edildi [29].

Araştırılan çok sayıda denek ve gerçekleştirilen çoklu istatistiksel analizleri hesaba katmak için, Bonferroni düzeltme yöntemine göre anlamlılık düzeyi eşiğini p = 0.00037 (0.05 /134) olarak belirledik. İstatistiksel analizler SPSS versiyon 22 ile yapıldı.

Sonuçlar

Anketlerin güvenilirlik analizleri Beş özelliğin hem gözlemciler arası güvenilirliği hem de test-tekrar test güvenilirliği mükemmeldi (Tablo 1).

Köpek grupları arasındaki davranış özelliği farklılıkları

Anket 1’de, karışık cins köpekler daha az sakin (t-testi, N = 9.186 t = 14.910; p < 0.001, Cohen’s d = 0.311) ve diğer köpeklere karşı daha az sosyal (t = 4.919; p < 0.001) olarak derecelendirilmiştir. , Cohen’s d = 0.103), safkan köpeklerden daha fazla. Köpek grupları arasında eğitilebilirlik (t = 1.946; p = 0.052) veya cesurluk (t = 0.519; p = 0.604) özelliklerinde anlamlı bir fark bulamadık. Anket 2’de, karışık cinslerin sahipleri köpeklerinin davranışlarını safkan sahiplerine göre daha sorunlu (t-testi, N = 6.384 t = 5.577; p < 0.001, Cohen’s d = 0.140) bildirmiştir.

Köpek grupları arasındaki demografik ve köpek bakımı farklılıkları Çoklu karşılaştırmaları düzelttikten sonra, incelenen 20 demografik ve köpek bakim faktörlerinden 12’sinde safkan ve karışık cins köpekler arasında önemli farklılıklar bulduk (Tablo 2).

Bu faktörlerin on tanesi iki anket arasında ortaktı, sadece Anket 2’de iki faktör araştırıldı. Bununla birlikte, büyük örnekleme boyutu nedeniyle, p < 0.00037 eşiğinde bile, faktörlerin çoğunda anlamlı bir sonuç, belirli bir kategoride köpek grupları arasında yalnızca küçük bir (%3-6) fark olduğunu gösterdi. Demografik faktörlerle ilgili olarak: örneklemimizde karışık cins köpeklerin daha yaşlı olduğu ve aralarında safkanlardan daha fazla dişi olduğu bulundu. Karışık cins sahiplerinin kadın olma olasılığı daha yüksekti, daha gençtiler, daha düşük eğitim düzeyine sahiptiler ve köpeklerle daha önce safkan sahiplerine göre daha az deneyime sahiptiler. Ancak hanedeki yetişkin ve çocuk sayısı açısından gruplar arasında fark bulamadık.

Köpek besleme faktörleri ile ilgili olarak: karışık ırkların kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, sahipler onları daha büyük yaşta aldılar, daha az eğitim aldılar ve safkan köpeklere göre sadece iç mekanlarda ve tek köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Bununla birlikte, melez ırkların sahipleri, köpeklerini safkan sahiplerinden daha uzun süre yürüttmüslerdir. Sahiplerin genel olarak köpeğiyle ne kadar zaman geçirdikleri veya oyun oynayarak ne kadar zaman geçirdikleri, sahiplerin köpeği hangi amaçla besledikleri, köpeğe hediye alıp almadıkları ve köpeğin yatağa alınıp alınmadığı konusunda gruplar arasında bir fark bulamadık. (Tablo 2).

Davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişki

Önceki analizimizde köpek grupları arasındaki farkın önemli olduğu tüm demografik ve köpek besleme faktörlerini kontrol ederken (Araştırma 1’deki özellikler için 10 faktör ve Anket 2’deki Problemli davranış özelliği için 12 faktör, bkz. Tablo 2) köpeklerin üreme durumunun sakinlik ve problemli davranış özellikleri ile hala önemli ölçüde ilişkili (Tablo 3) ve ilginç bir şekilde, eğitilebilirlik için de önemli olduğunu bulduk. Bununla birlikte, köpek grubu, Bonferroni düzeltmesinden sonra köpek sosyalliği ve cesaretinin GLM modellerinde önemli bir ana etki özelliğini yitirdi (sırasıyla p = 0,009 ve p = 0,003).

Köpek grubunun yanı sıra, demografik ve köpek bakim faktörleri ile davranış özellikleri arasında çok sayıda ilişki bulduk (istatistiksel ayrıntılar için Tablo 3’e bakınız), ancak köpek grubu ile herhangi bir modeldeki herhangi bir faktör arasında önemli bir etkileşim yoktu.

Sakinlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4.9’unu oluşturuyor. Bonferroni düzeltmesinden sonra beş faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha az sakindi, daha yaşlı köpekler daha sakindi ve kısırlaştırılmış köpekler daha az sakindi. 12 haftalıktan önce edinilen köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpeklere göre daha sakindi. 18 yaşın altındaki sahipler, köpeklerini yaşlı sahiplerin değerlendirmelerinden daha sakin olarak değerlendirdi. Bu faktörlerden sadece köpek grubu %1’in üzerinde etki büyüklüğüne (%1.2) sahipti (Tablo 3).

Eğitilebilirlik: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %10,3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: karışık cinsler safkanlardan daha eğitilebilirdi, yaşlı köpekler gençlerden daha az eğitilebilirdi, > 1 yaşında edinilen köpekler daha genç yaşta edinilen köpeklerden daha az eğitilebilirdi ve daha yüksek eğitim seviyesi daha yüksek eğitilebilirlik değerlendirmesi ile ilişkiliydi. Bu dört faktörden üçü %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.2), edinme yaşı (%1.3) ve eğitim düzeyi (%3.7) (Tablo 3).

Köpek sosyalliği: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %8.3’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra dört faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: yaşlı köpekler diğer köpeklere karşı genç köpeklere göre daha az sosyaldi; dişilerde erkeklere göre ve 2-12 haftalık köpeklerde, daha büyük yaşlarda edinilen köpeklere göre daha yüksek sosyallik bulduk. 30 yaşından küçük sahipler, köpeklerinde yaşlı sahiplere göre daha düşük sosyallik bildirdiler. Bu dört faktörden sadece yaş %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti (%5,4) (Tablo 3).

Cesurluk: 11 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %4,1’ini oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra üç faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: erkeklerin dişilerden daha cesur olduğu bildirildi, 2-12 hafta arasında edinilen köpeklerin daha büyük yaşlarda edinilen köpeklerden daha cesur olduğu ve sadece bir tip eğitim alan köpeklerin, hiçbir eğitim almayan köpeklerden daha cesur olduğu bildirildi. Bu üç faktörden ikisi %1’in üzerinde etki büyüklüğüne sahipti: cinsiyet (%1.4) ve edinme yaşı (%1.6) (Tablo 3).

Sorunlu davranış: 13 faktör birlikte bu özellikteki toplam varyansın %15,4’ünü oluşturuyordu. Bonferroni düzeltmesinden sonra yedi faktörün birbiriyle önemli ilişkileri ortaya çıktı: safkanların, yaşlı köpeklerin ve dişilerin sahipleri, köpeklerinde daha az davranış sorunu bildirdiler. Daha fazla eğitim tecrübesi olan köpekler daha az davranış problemi gösterdi (sahibine göre). Daha eğitimli ve daha deneyimli sahipler de köpeklerinin daha az davranış sorunu yaşadığını bildirdi. Son olarak, köpekleriyle daha uzun yürüyüşler yapan sahipler daha az davranış sorunu bildirdiler. Bu yedi faktörden dördü %1’den daha yüksek bir etki büyüklüğüne sahipti: yaş (%2.5), eğitim (%6.3), önceki köpeklerin N sayısı (%1.4) ve yürüyüş için harcanan saatler (%2.1) (Tablo 3).

Tartışma

Bu çalışmada, safkan ve melez köpeklerin bazı kişilik özelliklerinde ve sahibi tarafından bildirilen davranış sorunlarının sıklığında farklılık gösterdiğini gösterdik. Safkan ve karışık cins köpekler ayrica sahiplerinin evlerinde farklı şekilde bakılmaktadır. Genel olarak, safkan köpek sahiplerinin köpeklerini nasıl değerlendirdikleri ile karşılaştırıldığında, karışık cins köpekler sahipleri tarafından daha az sakin ve diğer köpeklerle daha az sosyal olarak algılandı ve sahipleri davranışlarını daha sorunlu buldu. Bununla birlikte, etki büyüklüklerinin analizleri, sakinlik özelliği hariç, tüm özelliklerde küçük farklılıklar olduğunu göstermiştir. Önceki çalışmalar, safkan ve karışık cins köpekler arasında, özellikle korku, nevrotiklik ve saldırganlıkla ilgili davranışlarda benzer davranış farklılıkları bildirmiştir [7,19,21,22].

Ayrıca demografik ve köpek bakim özelliklerinde safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda farklılık bulduk: Çoklu karşılaştırmalar için düzeltme yapıldıktan sonra 20 karşılaştırmadan 12’si önemliydi. Çoğunlukla, demografik faktörler farklılık gösteriyordu; erkeklere göre daha fazla kadın karma cins besliyor, karma cins sahipleri daha az eğitimli, daha genç ve köpeklerle daha az deneyime sahip. Muhtemelen demografik farklılıklarla ilgili olarak, köpek bakim özelliklerinde de farklılıklar bulduk, örn. karışık ırklar daha az eğitim aldılar, sadece içeride ve bekar köpekler olarak tutulma olasılıkları daha yüksekti. Ancak, sahiplerin tutum ve bağlılıklarında (örneğin, bakim amacı, köpekle geçirilen zaman, oyun oynama, hediye verme veya köpeğe yatakta izin verme) arasında hiçbir fark bulamadık.

Ancak, faktörlerin çoğu için, istatistiksel anlamlılığa bakılmaksızın, farklılıkların büyüklüğü alakalı olamayacak kadar küçüktü. Safkanlar ve karma ırklar arasında sadece iki faktör önemli (> %10) farklılıklar gösterdi: köpeklerin kısırlık durumu ve edinme yaşı. Karışık cins köpeklerin kısırlaştırılma olasılığı daha yüksekti, 2-12 haftalıkken elde edilme olasılıkları daha düşüktü ve safkan köpeklere göre daha büyük bir yaşta sahiplenilme olasılıkları daha yüksekti.

Demografik ve çevresel faktörler ile davranış özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırdığımızda, 12 faktörden 9’unun en az bir davranış özelliği ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu bulduk. Bu derneklerin çoğu, Kubinyi ve ark. [9]. Herhangi bir davranış özelliğinde köpek grubu ile herhangi bir demografik veya köpek bakim faktörü arasında anlamlı bir etkileşim bulamadık, bu faktörlerin hem safkanlarda hem de karışık ırklarda davranışla benzer ilişkilere sahip olduğunu gösterdik.

Bununla birlikte, bu üç sonucun, yani davranıştaki köpek grubu farklılıklarının, demografik/köpek besleme faktörlerindeki köpek grubu farklılıklarının ve davranışsal özellikler ile demografik/köpek besleme faktörleri arasındaki ilişkilerin birbirinden bağımsız olmadığını dikkate almaya değer. Köpek grupları arasında davranış farklılıkları bulmamız mümkündür, çünkü karışık ırklar ve safkanlar, sırayla ölçülen davranış özellikleriyle bağlantılı olan çok sayıda demografik/köpek besleme faktörü açısından farklı bir dağılım gösterir. Bu olasılığı dışlamak için, köpek grubu farklılıklarının bulunduğu tüm demografik ve köpek bakim faktörlerini kontrol eden istatistiksel modeller kullandık.

Karışık ırkların diğer köpeklere karşı daha düşük sosyalliğe sahip olduğu bulunan önceki sonucumuzun aksine, Genel Doğrusal Model, köpek grubunun köpek sosyallik özelliği üzerinde önemli bir etkisi olmadığını gösterdi. Bu modelde, köpek sosyalliğinin en güçlü belirleyicileri, köpeğin yaşı, cinsiyeti, edinme yaşı ve sahiplerinin yaşıydı: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşta edinilen köpekler, daha genç sahiplerin erkekleri ve köpekleri daha düşük köpek sosyallik derecelerine sahipti. Örneğimizde, melez ırklar daha yaşlı olduklarından, daha büyük yaşta edinildiklerinden ve safkanlardan daha genç sahiplere sahip olduklarından, ilk davranış karşılaştırmasında bulduğumuz melez ırkların daha düşük sosyalliği, bu demografik farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyor. . Onları kontrol ettikten sonra, köpek grupları arasında köpek sosyalliği açısından hiçbir fark bulamadık.

Eğitilebilirlik özelliğinde durum tam tersi gibi görünüyor. Demografik ve köpek besleme farklılıklarını kontrol ettikten sonra Karışık cinslerin safkanlardan daha eğitilebilir olduğunu bulduk. Eğitilebilirlik en güçlü şekilde köpeğin yaşı, edinme yaşı ve eğitim düzeyi ile ilişkilendirildi: daha yaşlı köpekler, daha büyük yaşlarda edinilen köpekler ve daha düşük eğitim düzeyine sahip köpekler daha düşük eğitilebilirlik derecelerine sahipti. Bu durumda, örneğimizin özellikleri (yani, karma cinsler daha yaşlıydı, daha büyük yaşta edinildi ve safkanlardan daha az eğitim aldı), davranışsal farkı maskeliyor gibi görünüyor, bu nedenle sadece karışık cinslerde daha yüksek eğitilebilirlik bulduk. bu demografik ve köpek tutma farklılıkları için kontrol edildi. Cesurluk, sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri durumunda, GLM analizleri ilk davranış karşılaştırmalarını destekler. Cesaret için, ne ilk davranış karşılaştırması ne de GLM analizi, köpek grupları arasında önemli bir fark göstermedi. Sakinlik ve sorunlu davranış özellikleri için köpek grubu, ölçülen demografik ve köpek tutma faktörleri kontrol edildikten sonra bile modellerde önemli bir belirleyici olarak kaldı. Bu, bu davranış farklılıklarının (yani, karışık cins köpeklerde daha az sakin ve daha sorunlu davranış), yalnızca çevresel farklılıklara atfedilmeyeceğini, en azından mevcut çalışmada araştırılanlara atfedilmeyeceğini göstermektedir.

Gözlenen köpek grubu farklılıkları için alternatif açıklamalar, olası genetik farklılıkları içerir. Örneğin, Schneider ve ark. [21] köpek yetiştiricilerinin genel olarak arzu edilen davranışa sahip bireyler üretmeye odaklandıklarını, bunun sonucunda daha olumlu davranış özellikleri ve karışık cinslere kıyasla safkanlarda daha düşük davranış sorunları sıklığına yol açtığını öne sürmüşlerdir. Gácsi et al. [30] ayrıca, günümüzün karma ırklarının bağımsız hayatta kalma becerileri için sürekli seçilim altında olan bir popülasyondan kaynaklanabileceğini öne süren, genetik etkileri içeren ilginç bir hipotez ortaya koydu. Bağımsız hayatta kalma becerilerine sahip köpeklerin geliştirilmesinin yetiştiriciler için uygun olmaması da mümkündür, bu nedenle iki hipotez birbiriyle bağlantılıdır. Mevcut çalışmada bu hipotezlerden herhangi birini doğrudan test edemesek de, sonuçlarımız her ikisini de desteklemektedir. Yetiştiriciler, daha sakin olmak ve daha az davranış problemi göstermek de dahil olmak üzere, iyi insan arkadaşları yapan köpekleri seçici olarak yetiştirebilirler. Buna karşılık, bağımsız hayatta kalmak için, daha iddialı ve daha gergin/uyanık davranış, örneğin sorunları bağımsız olarak çözmek, yabancılardan, diğer köpeklerden veya muhtemelen tehlikeli nesnelerden (arabalar, trenler) kaçınmak için avantajlı olabilir. Bununla birlikte, her iki sonucun da karışık ırkları en az bir melez ebeveyne sahip olarak tanımladığını ve safkan karışımı olan köpekleri içermediğini not etmeliyiz. Örneğimizdeki bu tür bireylerin oranlarını bilmediğimiz için bu tanımı yapamadık.

Erken sosyalleşme, yetiştirme ortamı ve geçmiş deneyimler gibi gelişimsel etkiler de gözlenen davranış farklılıkları için bir açıklama sağlayabilir. Önceki çalışmalar, erken gelişim sırasında uygun sosyalleşme miktarının, köpeğin korku ve saldırganlık dahil olmak üzere davranış sorunları geliştirip geliştirmemesinde büyük bir rol oynadığını göstermiştir ([31]’de gözden geçirilmiştir). Örneğin, çocuklu bir evde yetiştirilen köpekler, enerji düzeyi, uyarılabilirlik ve dikkat dağınıklığı açısından daha yüksek puan aldı; ve gelişim sırasında diğer köpeklerle oynayabilen köpekler, ayrılma ile ilgili davranışlarda daha düşük puan aldı [32]. Karışık cinsler barınaklarda (örneğin %80, [33]) ve barınaklara bırakılan sokak köpekleri arasında (%75.2, [34]) oldukça fazla temsil edilmektedir, bunun nedeni kısmen istenmeyen yavrulardan gelen yavruların nispeten sıklıkla barınağa veya sokağa düşmesidir. Bununla birlikte, aynı cinsten köpekler arasında nadiren istenmeyen yavrular meydana gelir. Bu nedenle, daha büyük yaşlarda sahiplenilen karma cinsler, büyük olasılıkla barınaklardan veya sahiplerinin yetiştirdiği köpeklerden tamamen farklı bir ortamda yaşadıkları sokaktan kaynaklanmıştır [35,36]. Çok sayıda çalışmanın sonuçları, barınak yaşamıyla ilişkili stres faktörlerine maruz kalma (sosyal ve mekansal kısıtlamalar gibi) ile yaşamın sonraki dönemlerinde istenmeyen davranışların yaygınlığı arasında bir bağlantı olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmaktadır [23,37-39].

Çalışmamız, öncelikle safkan ve karma cins köpekler arasındaki olası davranışsal ve çevresel farklılıkları ele almayı amaçlayan ilk çalışmadır ve bu nedenle, doğası gereği büyük ölçüde keşif amaçlıdır. Çalışmanın en önemli sınırlılığı, sahibi raporlarına dayandığından öznelliği ile ilgilidir. Anket yönteminin genel olarak, özellikle karmaşık davranış özellikleri değerlendirildiğinde (örn. köpeklerinin davranışlarından. Bu nedenle, sahiplerin safkanlara ve karma ırklara karşı tutumlarındaki farklılıklar sonuçlarımızı etkileyebilir. Köpeklerin gerçekten safkan olup olmadıklarını veya sadece sahiplerinin inandıklarını belirlememiz mümkün olmasa da, bazı sahipler bir köpeğin soyağacına bir statü sembolü olarak değer verebilir veya bir soyağacının, köpeğin üstün davranış özelliklerine sahip olduğu anlamına geldiğine inanabilir. Bu tür sahipler, köpeklerini “fazla abartma” veya daha az sorunlu davranışlar bildirme eğiliminde olabilir. Ancak, bu önyargıların büyük örneklem boyutlarıyla en aza indirilebileceğine inanıyoruz. Ayrıca, sahiplerimiz, köpeklerinin davranışlarıyla ilgilenen, kendilerinin aday gösterdiği, uygun bir örneği temsil etti ve tüm deneklerimiz ailelerde yaşıyordu, bu nedenle barınak, sokak veya vahşi köpek popülasyonları hakkında hiçbir bilgimiz yok. Son olarak, hiçbir çalışma, köpeklerin davranışlarıyla ilişkili tüm ilgili çevresel ve köpek tutma faktörlerini ölçemez; örneğin, bu çalışmadaki köpeklerin nereden elde edildiğini ve bunun onların davranış özelliklerini nasıl etkilemiş olabileceğini belirlemek ilginç olurdu.

Sonuçlar

Sahiplerinin raporlarına dayanarak safkan ve karma cins köpekler arasında çok sayıda davranışsal, demografik ve çevresel farklılık bulduk. Bununla birlikte, bunların çoğu küçüktü ve biyolojik uygunlukları sorgulanabilir. Köpek sosyalliği ve eğitilebilirlik özellikleri, örneğimizin çevresel özelliklerinden daha güçlü bir şekilde etkilenmiştir: başlangıçta bulduğumuz karışık cinslerin diğer köpeklere karşı düşük sosyalliği, safkanlar ve karışık cinsler arasındaki çevresel farklılıkların dolaylı bir sonucu gibi görünüyordu. Karışık ırkların daha yüksek eğitilebilirliği, bu çevresel farklılıklar tarafından maskeleniyor gibiydi. Ancak sakinlik ve sorunlu davranış özelliklerinde bulduğumuz farklılıklar, çevresel faktörlerden daha az etkilenmişti ve erken sosyalleşme ve/veya genetik etkilerden kaynaklanma olasılığı daha yüksekti. Bu nedenle, sonuçlarımız, cins veya tür karşılaştırma çalışmalarında kontrol köpekleri olarak karışık cinsler kullanılırken dikkatli olunması gerektiğini göstermektedir. Morfolojik açıdan çeşitliliklerine rağmen, karışık cins köpekler “ortalama” köpekleri temsil etmeyebilirler, bunun yerine karakteristik davranış özelliklerine sahip özel bir köpek grubu oluştururlar.

Referanslar

1. Mehrkam LR, Wynne CD. Behavioral differences among breeds of domestic dogs (Canis lupus familiaris): Current status of the science. Appl Anim Behav Sci. 2014;155: 12–27. [Google Scholar]

2. American Veterinary Medical Association (AVMA). US pet ownership and demographics sourcebook. Schaumburg, USA: American Veterinary Medical Association; 2012. [Google Scholar]

3. American Pet Products Association (APPA). 2010 National Pet Owners Survey. Greenwich, USA: American Pet Products Association; 2009. [Google Scholar]

4. Verband für das Deutsche Hundewesen (VDH). Geschäftsbericht zum Jahr 2012. Verband für das Deutsche Hundewesen; 2012. Available: http://www.vdh.de/tl_files/media/pdf/VDH_Geschaeftsbericht_2012.pdf [G oogle Scholar]

5. People’s Dispensary for Sick Animals (PDSA). Animal Wellbeing Report 2013: The state of our pet nation. People’s Dispensary for Sick Animals (YouGov, UK); 2013. Available: http://www.statista.com/statistics/299516/dog-owners-in-the-unitedkingdom-uk-by-breed/ [Google Scholar]

6. Animal Health Alliance of Australia. Pet Ownership in Australia 2013. Animal Health Alliance of Australia; 2013. Available: http://animalmedicinesaustralia.org.au/wp-content/uploads/2015/06/AMAPet-Ownership-in-Australia-5-AUGUST-2013.pdf [Google Scholar]

7. Bennett PC, Rohlf VI. Owner-companion dog interactions: Relationships between demographic variables, potentially problematic behaviours, training engagement and shared activities. Appl Anim Behav Sci. 2007;102: 65–84. [Google Scholar]

8. Ley J, Bennett P, Coleman G. Personality dimensions that emerge in companion canines. Appl Anim Behav Sci. 2008;110: 305–317. [Google Scholar]

9. Kubinyi E, Turcsán B, Miklósi Á. Dog and owner demographic characteristics and dog personality trait associations. Behav Process. 2009;81: 392–401. [PubMed] [Google Scholar]

10. Patronek GJ, Rowan AN. Determining dog and cat numbers and population dynamics. Anthrozoös. 1995;8: 199–205. [Google Scholar]

11. Coppinger R, Coppinger L. Dogs: a new understanding of canine origin, behavior and evolution. Chicago: University of Chicago Press; 2002. [Google Scholar]

12. Egenvall A, Bonnett BN, Olson P, Hedhammar A. Gender, age, breed and distribution of morbidity and mortality in insured dogs in Sweden during 1995 and 1996. Vet Rec. 2000;146: 519–525. [PubMed] [Google Scholar]

13. Mellanby RJ, Ogden R, Clements DN, French AT, Gow AG, Powell R, et al. Population structure and genetic heterogeneity in popular dog breeds in the UK. Vet J. 2013;196: 92–97. 10.1016/j.tvjl.2012.08.009 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

14. Akey JM, Ruhe AL, Akey DT, Wong AK, Connelly CF, Madeoy J, et al. Tracking footprints of artificial selection in the dog genome. P Natl Acad Sci USA. 2010;107: 1160–1165. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

15. Leroy G. Genetic diversity, inbreeding and breeding practices in dogs: results from pedigree analyses. Vet J. 2011;189: 177–182. 10.1016/j.tvjl.2011.06.016 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

16. Salvin HE, McGreevy PD, Sachdev PS, Valenzuela MJ. The effect of breed on age-related changes in behavior and disease prevalence in cognitively normal older community dogs, Canis lupus familiaris. J Vet Behav. 2012;7: 61–69. [Google Scholar]

17. Patronek GJ, Waters DJ, Glickman LT. Comparative longevity of pet dogs and humans: implications for gerontology research. J Gerontol A Biol Sci Med Sci. 1997;52: B171–B178. [PubMed] [Google Scholar]

18. Proschowsky HF, Rugbjerg H, Ersbøll AK. Mortality of purebred and mixed-breed dogs in Denmark. Prev Vet Med. 2003;58: 63–74. [PubMed] [Google Scholar]

19. Hsu Y, Sun L. Factors associated with aggressive responses in pet dogs. Appl Anim Behav Sci. 2010;123: 108–123. [Google Scholar]

20. Blackwell EJ, Bradshaw JWS, Casey RA. Fear responses to noises in domestic dogs: Prevalence, risk factors and co-occurrence with other fear related behaviour. Appl Anim Behav Sci. 2013;145: 15–25. [Google Scholar] 21. Schneider LA, Delfabbro PH, Burns NR. Temperament and lateralization in the domestic dog (Canis familiaris). J Vet Behav. 2013;8: 124–134. [Google Scholar]

22. Temesi A, Turcsán B, Miklósi Á. Measuring fear in dogs by questionnaires: An exploratory study toward a standardized inventory. Appl Anim Behav Sci. 2014;161: 121–130. [Google Scholar]

23. Ottenheimer-Carrier L, Ricketts CJ, Perry EA, Anderson RE, Walsh CJ. Ownerreported personality assessments are associated with breed groups, but not with oxytocin receptor gene polymorphisms in domestic dogs (Canis familiaris). J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]

24. Ley JM, Bennett PC, Coleman GJ. A refinement and validation of the Monash Canine Personality Questionnaire (MCPQ). Appl Anim Behav Sci. 2009;116: 220– 227. [Google Scholar]

25. Diverio S, Tami G. Effect of owner experience, living environment, and dog characteristics on owner reports of behavior of Argentine Dogos in Italy. J Vet Behav. 2014;9: 151–157. [Google Scholar]

26. McGreevy PD, Masters AM. Risk factors for separation-related distress and feedrelated aggression in dogs: additional findings from a survey of Australian dog owners. Appl Anim Behav Sci. 2008;109: 320–328. [Google Scholar]

27. Turcsán B, Kubinyi E, Miklósi Á. Trainability and boldness traits differ between dog breed clusters based on conventional breed categories and genetic relatedness. Appl Anim Behav Sci. 2011;132: 61–70. [Google Scholar] 28. Nakagawa S, Cuthill IC. Effect size, confidence interval and statistical significance: a practical guide for biologists. Biol Rev. 2007;82: 591–605. 10.1111/j.1469-185X.2007.00027.x [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar]

29. Pierce CA, Block RA, Aguinis H. Cautionary note on reporting eta-squared values from multifactor ANOVA designs. Educ Psychol Meas. 2004;64: 916– 924. [Google Scholar]

30. Gácsi M, McGreevy P, Kara E, Miklósi Á. Effects of selection for cooperation and attention in dogs. Behav Brain Funct. 2009;5: 1. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

31. Howell TJ, King T, Bennett PC. Puppy parties and beyond: the role of early age socialization practices on adult dog behavior. Veterinary Medicine: Research & Reports 2015;6: 143–152. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

32. Harvey ND, Craigon PJ, Blythe SA, England GC, Asher L. Social rearing environment influences dog behavioral development. J Vet Behav. 2016; in press. [Google Scholar]

33. Luescher AU, Medlock RT. The effects of training and environmental alterations on adoption success of shelter dogs. Appl Anim Behav Sci. 2009;117: 63– 68. [Google Scholar]

34. Birkenheuer AJ. Canine Babesiosis: Epidemiological, Molecular and Therapeutic Investigations. Doctoral dissertation, North Carolina State University. 2004. Available: http://repository.lib.ncsu.edu/ir/handle/1840.16/4705.

35. Tuber DS, Miller DD, Caris KA, Halter R, Linden F, Hennessy MB. Dogs in animal shelters: problems, suggestions, and needed expertise. Psychol Sci. 1999;10: 379–386. [Google Scholar]

36. De Palma C, Viggiano E, Barillari E, Palme R, Dufour AB, Fantini C, et al. Evaluating the temperament in shelter dogs. Behaviour. 2005;142: 1307– 1328. [Google Scholar]

37. Hennessy MB, Davis HN, Williams MT, Mellott C, Douglas CW. Plasma cortisol levels of dogs at a county animal shelter. Physiol Behav. 1997;62: 485–490. [PubMed] [Google Scholar]

38. Wells DL, Hepper PG. Prevalence of behaviour problems reported by owners of dogs purchased from an animal rescue shelter. Appl Anim Behav Sci. 2000;69: 55– 65. [PubMed] [Google Scholar]

39. Barrera G, Jakovcevic A, Elgier AM, Mustaca A, Bentosela M. Responses of shelter and pet dogs to an unknown human. J Vet Behav. 2010;5: 339–344. [Google Scholar] 40. Kubinyi E, Gosling S, Miklósi Á. A comparison of rating and coding behavioural traits in dogs. Acta Biol Hung. 2015;66: 27–

40. 10.1556/ABiol.66.2015.1.3 [PubMed] [CrossRef] [Google Scholar] KAYNAK: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5319786/#pone.0172720.ref021 sayfasından İlker Ünlü tarafından çevrilmiştir.

The post Köpek Sahipleri gözünde melez ve safkan köpekler arasındaki farklar first appeared on Göktan Eker.

]]>
Bir Amatörün Sosyal Köpek Sınavı Macerası https://www.goktaneker.com/2022/05/28/bir-amatorun-sosyal-kopek-sinavi-macerasi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=bir-amatorun-sosyal-kopek-sinavi-macerasi Sat, 28 May 2022 12:10:45 +0000 http://www.goktaneker.com/?p=3733 2016 Çağla ÇANKIRILI- Köpek Eğitmeni https://patipedia.com/2016/12/05/bir-amatorun-sosyal-kopek-sinavi-macerasi/ GE: Sevgili meslektaşım Çağlayı, basında da yer alan trajik bir olay sonrasında tanıdım. Köpekleri deli gibi seven onları anlamaya çalışan bilgili ve bilinçli köpek[...]

The post Bir Amatörün Sosyal Köpek Sınavı Macerası first appeared on Göktan Eker.

]]>
2016 Çağla ÇANKIRILI- Köpek Eğitmeni

https://patipedia.com/2016/12/05/bir-amatorun-sosyal-kopek-sinavi-macerasi/

GE: Sevgili meslektaşım Çağlayı, basında da yer alan trajik bir olay sonrasında tanıdım. Köpekleri deli gibi seven onları anlamaya çalışan bilgili ve bilinçli köpek sahipliği sürecinden sonra girdiği Sosyal Köpek Sınavı tecrübesini oldukça iyi aktarmış. Devam eden süreçte yurtdışında eğitmenlik ve köpek davranışları konusunda uzun bir eğitimi tamamlayarak sektörümüze destek vermeye ve renk katmaya devam ediyor. Köpek Eğitmenleri Derneği Üyesi olan Çağlaya bu deneyimini bizlerle paylaştığı için teşekkür ederim.

Bir köpekle yaşamaya başladığımdan beri, köpek eğitimiyle ilgili yüzlerce eğitim videosu izledim, bir o kadar da yazı okudum. Teoride her şey yolundaydı aslında ama tam oturmayan bir şeyler olduğunu hissediyordum.

Kötü deneyimlerden bahsetmiyorum, Murphy ile hiç ciddi bir davranış sorunu yaşamadık, ama tasmada çekiştirmesi bile dönem dönem şehir hayatında zorluk yaşamamıza sebep oluyordu. Sosyal Köpek Sınavı (SKS) maceramız da böyle böyle başladı.

Bazen çok ufak “köpek işte” deyip geçtiğimiz detaylar bile her ikimizin de hayatına bazı olumsuzluklar getiriyordu. En önemlisi de Murphy’nin huzuruydu.

Murphy, sahiplenilmiş, melez bir köpek. İlk köpeğim Balzac’ın trajik ve travmatik ölümünden yalnızca birkaç ay sonra yollarımız kesişti onunla.

Bir sanayi mahallesinde perişan halde bulunmuş ve kurtarılmıştı. Gidecek hiçbir yeri yoktu. O dönemde evimize yeni bir köpek gelmesini düşünmüyorduk, o nedenle yuva bulunana kadar bizim evde kalabileceğine karar verdik.

Geçici yuvalık 5 gün içinde daimi oldu. Biz de zor bir dönemden geçiyorduk, o da. Günlerce yatacak yer bulamadı evde, sürekli ağladı. O ağladı, biz ağladık. Tuvalet eğitimi de yoktu, bol bol halı sildik tabii.

Böyle böyle alıştık birbirimize. Şimdi yaklaşık 2,5 yaşında.

img_6314

Murphy, 2016

Bizimle göz teması kurmuyor, sürekli ağlıyor ve en ufak bir seste titreyerek (bazen çığlık atar gibi bir ses çıkararak) kaçıyordu.

Dışarda da aynı şekilde en ufak bir seste delirircesine korkuyor, ağaçtan düşen bir yapraktan bile son hızıyla kaçmaya çalışıyordu.

İşte burada, okuduğum her yazının, izlediğim her videonun aslında sadece teorik bilgiler olduğunu farkettim.

Her köpek farklı karakter ve yaşanmışlıkla giriyor hayatımıza ve onunla iletişim kurmak ve ortak yaşama alışmak farklı yöntemler ve anlayış gerektiriyor.

Biz de karşılıklı çeşitli anlaşmalar yaparak ve birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstererek yaşamayı öğrendik. Biraz zaman aldı ama her saniyesine değdi.

KÖPED ile tanışmamız

koped-logo

KÖPED, Köpek Eğitmenleri Derneği ile yollarımız kesiştiğinde Murphy korkularından büyük ölçüde arınmış ve uyumlu bir köpek olmuştu aslında. Ben de bu süreçte öğrendiklerimi olabildiğince çok insanla paylaşmak için büyük bir istek duyuyordum. Artık benim de üyesi olduğum KÖPED’le bu noktada tanıştık.

Ortak hayallerimiz var onlarla. Köpeklerin değerini, doğru yöntemle doğru şekilde eğitilebilirliğini ve onlarla ilgili yaşanan her sorunun kökünün insan kaynaklı olduğunu konuştuk.

Çözüm yöntemleri aslında çok basit. Onları doğru şekilde sosyalleştirecek, karakterlerine uygun bir yaşam sunacak ve koruyacaktık. (Tabii KÖPED’in amaçlarından belki yalnızca biri bu. İş köpekleri ve köpek eğitmenlerinin standartları konusundaki çalışmalarını daha sonra detaylı ele alabiliriz.)

Köpek Eğitmeni Göktan Eker

Köpek Eğitmeni Göktan Eker ve Victor

Sosyal Köpek Sınavı nedir?

SKS yani Sosyal Köpek Sınavı, temel olarak köpeklerin güvenli bir şekilde toplum içinde vâr olabileceklerini ve çevreye agresiflik sergilemediklerini belgeleyen bir sınav.

Terimler ve kısaltmalar sizi korkutmasın. Bunun için profesyonel bir eğitim alınması gerekmiyor. Köpeğin belli bir ırka mensup olması da gerekmiyor. Sınav süresince test edildiğiniz araçlar değişiklik gösterse de, biz şu testlerden geçtik:

Kayış ile yan yana yürüme: Köpeğinizin sizi çekiştirmemesi ya da sizden geride kalmaması gerekiyor. Kayışın ise gergin olmaması, gevşek bırakılması çok önemli. Anladığım kadarıyla bu, köpeğin sizinle olan iletişiminin bir parçası, uyum sağladığının göstergesi.

Otur bekle / Yat bekle: Biraz yürüdükten sonra köpeğinizden oturmasını istiyorsunuz ve kayışını bırakarak biraz ileri yürüyorsunuz. Oturup sizi beklemesi, etrafa koşturmaması ya da aşırı heyecan belirtisi (anksiyete) göstermemesi gerekiyor. Sonra yanına dönüyor ve kayışı tekrar alıyorsunuz.

fullsizerender

Trafik testi: Sınav alanında köpeğinizle yürürken çevrede şehir hayatında karşılaşabileceğiniz, bazı köpekler için heyecan ya da agresif tepkiler yaratabilecek şeyler oluyor. Bisikletle geçen biri, yürüyen küçük bir çocuk, şemsiyeyle gezen ya da çok kalın bir mont giymiş biri, çim biçme makinası gibi.

Bunların arasında sakince yürümeniz ve köpeğinizin hiçbirine tepki vermemesi gerekiyor. Son olarak da yanınızda bir araba duruyor, şoför sizinle konuşuyor ve tokalaşıyor. Buna da tepki vermemesi gerekiyor. Sınav hakemleri ile konuşup tokalaşıyorsunuz, onların da üzerine atlamaması gerekiyor.

Bu sırada Murphy’nin özellikle çim biçme makinasından kaçmasını beklemiştim, ama sakindi, sanırım onu fazla hafife alıyorum

Köpekleri asla hafife almayın!

Sınav öncesinde neler yaptık?

Sınava girmeye karar vermemiz, ilk başta biraz örnek teşkil etmek amaçlıydı. Sahiplenilmiş, sokakta kalmış, travma yaşamış köpeklerin de en az yavruyken size gelen belli bir ırka mensup köpekler gibi olabileceğini göstermekti.

Sonrasında aslında köpekle yaşayan kişilere zorunluluk olması gerektiğine karar verdim. Köpekler bizim canımız, hayat arkadaşımız olabilir ancak en nihayetinde birer hayvan olduklarını kabul etmemiz gerekiyor.

Toplum içinde hep beraber yaşayacaksak, köpeklerin de bu şartlara uyarak kimseyi tehlikeye atmaması için bu sınav hem keyifli hem de büyük bir fırsat.

Sınava girmeye karar verdiğimizde KÖPED’deki eğitmenlerden yönlendirici tavsiyeler aldığımızı kabul ediyorum! (Göktan Eker ve Gamze Aral’a teşekkürler!) Ve bunları sizlerle paylaşmayı da görev biliyorum:

1- Beraber yürümeye alışmak

Murphy dikkati dağınık bir köpek. Çoğunluğunuzun aynı sorunu var biliyorum, sürekli yerde yiyecek bir şeyler arayarak geziyor, bu nedenle de çoğu zaman beni takibi bırakıyor.

Bununla ilgili çalışırken, ben doğru beden dilini kullandığımda (ve biraz ödülle!) Murphy’nin harika bir şekilde yürüyebildiğini farkettim. Yürürken kayışı gevşek tutmanız önemli, ve köpeğe ASLA sert davranmadan, onun istediğiniz şeyi istemesini sağlamalısınız.

Köpeklere daima iyi deneyimler yaşatmalısınız. Yürürken sizinle göz göze geldiğinde, ya da yanınızda güzel bir şekilde yürüdüğünde onu ödüllendirin. (Benim gibi abartıp, oyuna yönlendirmezseniz daha hızlı ilerleyebilirsiniz :))

Köpeklerin yanında aşırı heyecanlı ya da gergin olmamanız çok önemli. Onlar sandığımızdan daha fazlasını anlıyorlar, emin olun!

“Daima nötr ol, iyi bir şey yaptığında ödül ver, hata yaptığında sert davranma ya da iyi bir şey yaptığında onun dikkatini dağıtacak derecede sevinme.” demişti bana Göktan Eker.

Deneyimlerim şu ana kadar HARİKA. Çünkü köpeğin dengesini korumak çok önemli.

Bir kere “aferin sana, bravo” diyerek sarılıp öpmeye kalktım, dikkat darmadağın oldu, oyuna döndü. Bunu eğitimler sırasında değil de oyun oynarken yapın

2- Odak çalışması

Bu konuda hâlâ çok başarılı olduğumuzu iddia edemeyeceğim, çünkü dediğim gibi bizimki yürürken hâlâ yerde bir şeyler arıyor. Ama Murphy’nin hakkını yiyemem, bu konuda çok çalışmadık.

Ben istikrarlı bir şekilde doğru yönlendirdiğimde bunu da aşacağımızı biliyorum. Çünkü köpekler harika varlıklar, yalnızca “pozitif” bir şekilde yönlendirilmeye ihtiyaçları var.

Odak çalışmasında, yine yüzüme baktığında ve yürürken benimle temas (dizime dokunmak, elime burnuyla değmek gibi) ettiğinde ödül vermek şeklinde bir yol izledik. Bu düşündüğünüzden daha zor, en azından bizim için zordu.

3- Otur-yat/bekle

Köpeğinizin ondan ne istediğinizi anlaması için basit, akıl karışıklığı yaratmayan komutlar vermeniz önemli. “Canım neden oturmuyorsun ama” gibi tepkiler yalnızca onun aklını karıştıracaktır.

Ona karşı net olmak her şeyden önemli. Ufak eğitimlerimiz sırasında gereksiz cümlelerimi bıraktıktan sonra Murphy’nin aslında her şeyi daha kolay anlayan bir köpek olduğunu farkettim.

Komut vermek sert bir tabir aslında, sakin, kendine güvenen ve nötr tonda bir “otur” yeterli. Oturmadığında bağırmayın, ona kötü deneyimler yaşatmayın. Bir-iki adım ilerleyin ve tekrar deneyin. Ondan ne istediğinizi anlayacak, sabırlı olun.

Onlara son derece anlayışlı olmalısınız, bir hayvandan sözcüklerle bir şey yapmasını istiyorsunuz, tabii ki zaman alacak!

4- Trafik testi

Murphy’nin eskiden her şeyden korkan bir köpek olduğundan bahsetmiştim. Bu testi nasıl geçtik? Zaman aldı! Korktuğu şeylere asla zorla yaklaştırmadım.

Örneğin, şemsiye gördüğünde kaçtığı dönemde, evde halının üzerine bir şemsiye bıraktım ve çekildim. Uzun bir süre uzaktan izledi. Ona bakmadım. Sonra yavaş yavaş yaklaştı, kokladı.

O yakındayken şemsiyeyi kıpırdattım, alıp başka bir yere koydum. Ona bir ödül verdim. Bekledim. Sonra evde değil, kapının önünde tekrarladım bunu. Sonra dışarı şemsiyeyle çıktık. Böyle böyle alıştı. Şimdi umrunda bile değil!

Köpeğiniz bir şeyden korktuğunda ona kıyamadığınızı anlayabiliyorum, ancak böyle bir anda onu kucağınıza alırsanız, aşırı ilgi gösterirseniz köpek korkularını aşamayacak, bu başka birçok soruna yol açacaktır.

Bırakın (güvenli ve kontrollü bir şekilde) deneyimlesin, koklasın, izlesin, öğrensin. Bu deneyimler sırasında sizin sakin olmanız ÇOK önemli. Bu köpeklerin değil, sizin de sınavınız.

Sınav günü neler oldu?

Sınav öncesi açıkçası fazla çalışmamıştık. Biraz zaman sıkıntısı biraz da hırsım olmadığından diyelim, sınavın olacağı KÖPED’in de merkezi olan K9 Güvenlik Eğitim tesislerine gittik.

Açıkçası giderken sınavı geçebileceğimizi bile düşünmüyordum; ama önemli değildi, çünkü bu bir ego ya da hırs değil, azim ve istikrar işiydi.

Biz iki amatör sınav alanına girdik. Öncelikle bu sınava girmek Murphy’nin kararı değildi, o yüzden her şeyden önemlisi onun huzurlu ve keyifli olmasıydı.

O yüzden benim de içim rahattı, çünkü durumdan mutsuz değildi. Bir sürü muhteşem köpek, Staffordshire Terrierler, Belgian Malinois’lar, Alman Çoban köpekleri… Ve biz!

Sınav umduğumdan güzel geçti, Murphy “cool” tavırları ile gözlerimi yaşarttı. Yat dediğimde pati vermesi ve yürürken kafasının yerde olması biraz puan kırdı tabii, ama benim gönlümün birincisi Murphy, sınavı geçmekle kalmadı, üçüncülük ödülünü de kaptı.

Her zaman diyorum, onu fazla hafife alıyorum galiba. O artık KÖPED ve KIF diplomalı bir sosyal köpek.

Murphy, kupası ve ben :)

Murphy, kupası ve ben

Sosyal Köpek Sınavı neden önemli?

Öncelikle şunu söylemeliyim, sosyal köpek sertifikası ya da köpeklerinizle aldığınız diğer ödüller, sizin sosyal ya da yasal yükümlülüklerinizi azaltmıyor.

Yani beraber sosyal hayatınızda yine kayışını takmalı, köpeklerin girmesinin yasak olduğu yerlerden uzak durmalı (rehber ya da asistan köpek değilse) ve başkalarının kişisel alanlarına aynı şekilde saygılı olmalısınız.

Bu sınav köpeğinizin sizinle beraber şehir hayatına uyumlu olduğunun bir belgesi. Yani tanımadığı biri tarafından kucağa alınma ya da kamusal alanda serbest bırakılma hakkını vermiyor.

Günlük hayatta karşılaşabileceğiniz durumlara karşı uyumlu olduğunu anlatıyor. Bunlar için profesyonel eğitmen olmanız da gerekmiyor, yani aslında bu hepimizin görevi ve sorumluluğu.

En önemlisi de, kimsesiz köpek sayısının bu bilinçle azalacağı gerçeği. Köpeklerin bir çoğu yaşama uyum sağlayamadığı gerekçesiyle terk ediliyor. Bu onların değil, insanların sorumluluğu. Ve bu sınav aslında sorunun çözümü için önemli bir adım. Farkındalık ve bilinç yaratmak için bir araç.

Sosyal Köpek Sınavı’na katılmak için ne yapabilirsiniz?

Sizin ve köpeğinizin bu sınava hazır olduğunu düşünüyorsanız KIF yani Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu ve/ya KÖPED duyurularını takip ederek, başvuru formunu doldurmanız yeterli.

Sınav günü ise sembolik bir harç yatırarak sınav hakkı kazanıyorsunuz. Köpeğinizi KIF’a kaydettirmeniz de gerekiyor. Murphy “melez köpek kaydı” ile kayıt oldu.

Umarım Murphy ile yaşadığım bu deneyim, bizim gibi amatörlerin bu sınava katılımını ve ortak yaşama uyum sağlamanın bilincini arttırmak için bir fırsat olur. Herhangi bir sorunuz olursa lütfen bize yazın: patipediainfo@gmail.com

Bağlantılar:

KÖPED – Köpek Eğitmenler Derneği ile iletişime geçmek isterseniz buraya tıklayınız. 

KIF – Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu ile iletişime geçmek isterseniz buraya tıklayınız.

GE: Peki köpeğinizin sosyal yetişmesi için neler yapmanız gerekli ? gelin Bu bölümde Kinoloji Akademisinde yayınlanmış bir makaleden alıntı yapalım.

https://www.kinolojiakademisi.com/

The post Bir Amatörün Sosyal Köpek Sınavı Macerası first appeared on Göktan Eker.

]]>